• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

Emekli eğitimci-Gazeteci Müslüm Tunaboylu, ‘Yaşadıkça Yaşananlar’da bizleri yine farklı bir yolculuğa çıkarıyor..

ARKADAŞLIK SON
İSTASYONA
DEK SÜRMELİ..!

 

15 Ocak 2018
Emekli Eğitimci-Gazeteci ve Sitemiz Yazarı Müslüm Tunaboylu, ‘Yaşadıkça Yaşananlar’ başlığı altında yazdığı anılarında geçmişe yolculuğunu sürdürüyor..

 

2018 yılının ilk ayını yarıladığımız şu günlerde Emekli Eğitimci-Gazeteci Müslüm Tunaboylu, ‘Yaşadıkça Yaşananlar’da  düşüncelerini aktarmaya, daha doğrusu tarihe bir not düşmeye devam ediyor.

 ‘Emekli Eğitimci-Gazeteci Müslüm Tunaboylu’nun yazısı şöyle:

Akşam karanlığı iyiden iyiye basmıştı.

Kendimi caddeye attığımda sokak lambalarının yandığını fark ettim. Kışa yaklaşırken ısının iyiden iyiye düşüş gösterdiğini de rahatlıkla algılamaya başladık sanırım.
Sokağın sağı solu kahvelerle dolu, insanlar masa başında oturmuşlar çaylarını yudumluyorlardı.

Kimisi evden çıktığı gibi kahvede kalmış, kimisi de evden apar topar sanki kendini dar atmış kahveye, ‘garson çay getir oğlum’.

Geldi amca diye seslenen garson çay ocağına yanaşarak yeni bir bardağı doldurmasını ister ocakçıdan. Bardaklar dolup boşalır akşamın ilk saatlerinde. Ben ise evin yolunu yeni tutuyorum”.

Bugün neden geç kaldın?”

Sanki kendimi sorgular gibi. Bacaklarım, bastonuma dayanarak, aslında dayanmayı ondan güç kuvvet için kullanıyorum. Görenler ne yaptın sen böyle bastonlanmışsın. Baston hiç sana yakışmıyor. Yakışmıyor amma zorunlu olarak o artık benimle çıktığımız yolculuğun sonuna dek arkadaş olacak.
Yüzyılın üç çeyreğini çoktan tamamladık. Vücut kendi onarımını eskisi gibi yapamıyor. Ama ben görevini aksatmadan sürdürmesini istiyorum. Benim gibi binlerce yurttaş da aynı düşüncede. Ama değişen bir şey olmayacak, bir gün yolculuğu tamamlayacağız.




Hafif rampalı bir yürüyüşten sonra konutun dış kapısını zor açabildim. Birkaç gün önce fazla paslanmasın diye boyanmıştı. Sanırım biraz zorlandım. Kapıdaki değişime giderek alışacağız sanırım.

Birkaç basamaklı merdiveni inerken dikkatli olmam gerekiyordu. Gerçi merdivenin kaç basamak olduğunu artık saymadan bacaklarım algılıyordu.
Birkaç adım daha yürüdükten sonra yine bir merdivenle karşılaşıyorum ister istemez. Bu ikinci engeli de aştıktan sonra yeni açılacak kapıdan sonraki dar merdivenler beni olduğunca zorladı. Katın kapısına ulaşmadan anahtarı hazırlamıştım.
Beden eskisi gibi hareket edemiyor birden.
Aydınlık lambasını söndürmek için uzandığım düğme bu kez biraz uzak geldi bana. Aslında düğme yaklaşık kırk yıldır aynı yerinde. Bana öyle geldi bu kez nedense.

Giriş holinin solundaki kapıya yönelerek buradaki aydınlık lambasını yaktım.
Beni sanki uzaktan takip edermiş gibi.

Hemen telefonum ötmeye başladı. Lambayı yakarak telefonun bulunduğu yere doğru hızlıca yönlendim Ancak telefona ulaşamamış olmalıyım ki bir kez daha ben buradayım dercesine çıngırağını öttürdü. O görevini yaparda ben de yapmam mı hemen ahizeyi kaldırarak alo dedim.

Sesi algılayamadım. Tanıdın mı sorusu ile karşılaştım. Algılayamadım diye yanıt verdim. Kendisini tanıtınca sözcükleri bir bir ardına eklemeye başladık karşılıklı olarak.
Çok heyecanlanmıştım. Beni arayan çok eski ya da çok yaşlı bir arkadaş. Görüşmeyeli 65 yıl olmuş hesaplamamıza göre.

Telefonu bularak insanlığa armağan eden Amerikalıyı hatırlamamak mümkün mü? Uzun bir haberleşme oldu bizim için.

Yanında bulunan torunlarına,”Bakın ben 65 yıldan beri görmediğim, sesini işitemediğim okul arkadaşımla görüşüyorum.“




Bilen bir arkadaşının yardımı ile telefonumu ele geçirmiş ve alo demiş. Telefon görüşmesi sonucu internetle olan bağlantımızı da yaparak bir kaç dakika da olsa görüntülü görüşme yaptık.

Sizi bilemem de ben telefon ya da internet haberleşmelerinden çok memnunum. Çok olmasa da bir arkadaş, bir akraba, bir dostla selamlaşma insana ne kadar huzur veriyor. Bunun ölçüsünü değerlendirme olanağı yok bana göre.
Teknolojinin gelişmesini sağlayan insanoğluna şükran borçlu olduğumuzu hatırlamamız sanırım en doğal bir eylemdir.
Bugünlere ulaşmak için insanoğlu ne güçlüklere göğüs gerdi.

Çektiği acılar. Yaşadığı tatlımsı yılları unutmak olanaksız.
Anımsadığım kadarı ile haberleşmede insanlar önce yılın belli günlerinde birbirlerini tebriklerle kutluyorlardı. PTT önünde ya da içersinde bir kaç masa üzerinde tebrik kartları birer birer gözden geçirilir, kendimize yakın olanı alıp hemen postaya verirdik.
Telefon görüşmesi yapmak için ya davetiye gönderir ya da davetiye alır PTT yolunu tutar saatlerce sıra beklerdik.

Ama tüm bunlara karşın dostluklar unutulmaz yaşatılırdı.
Bugün geldiğimiz yaşam düzeyi düne göre çok değişik.

Olanaklar çoğaldı ise de insanoğlunun omuzlarına yüklenen yaşam savaşı her geçen gün artıyor ve ağırlaşıyor. Tüm bunlara rağmen ayakta kalabilme savaşı sürdürülüyor. Arkadaşlıklar, dostluklar tüm güzel olgulara rağmen ikinci plana bırakılıyor.

Günümüzde haberleşme güçlüğü yok, cebimizde ya da elimizde telefonumuz var. Buna rağmen insanoğlunun işi düşünce karşısındakini arar olduğuna tanık oluyoruz.
Saygı değer okurlarım, sizlerin birkaç dakika olsun yine zamanınızı izninizle aldım.

Katıldığınız, ya da katılmadığınız noktalar elbet olacaktır. Doğal olan bu duygularla sizleri selamlıyor, saygılar sunuyorum.



407 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP