• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet, OHAL döneminde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kamu görevlisi tasfiyesinin yaşandığını dile getirdi

  1.  
  2. ‘İHRAÇ EDİLENLER
  3. DERHAL GÖREVLERİNE
  4. İADE EDİLMELİDİR! 
  5.  

 

26 Ekim 2020

KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet, OHAL döneminde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kamu görevlisi tasfiyesinin yaşandığını belirterek, geldiğimiz aşamada çokça ifade edildiği üzere ülkemizin anayasal devlet değil anayasası olan devlet durumuna düşürüldüğünü dile getirdi.

 

15 Temmuz darbe girişimi üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala başta toplantı, gösteri, yürüyüş ve toplu eylem hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanımı neredeyse imkânsız hale getirildiğine dikkat çeken KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü  Nevzat Veldet, yaptığı açıklamada; ‘Kamuda işe alımda “Güvenlik soruşturmaları” adı altında yaşanan keyfilik, ayrımcılık ve haksızlıklara son verilmelidir.’ ifadesinde bulundu.

 

‘KESK’li emekçiler olarak; bu girişimlerden vazgeçilmesi, liyakatsiz atamaların ve kadrolaşmanın temel yöntemi olarak kullanılan, tek parti ve polis devleti uygulaması olan arşiv kaydı araştırması, güvenlik soruşturması, fişleme gibi uygulamaların derhal sonlandırılması çağrımızı yineliyoruz.’ diyen Nevzat Veldet, açıklamasında şunları söyledi:

‘OHAL döneminde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kamu görevlisi tasfiyesi yaşanmıştır. Bilindiği üzere; ‘kişiye özgü çıkarılan’ KHK’ler eliyle Resmi Gazete’de isimlerinin yayınlanmasıyla on binlerce kamu emekçisi ihraç edilmiştir. Bu şekilde hukuk düzeninin en temel ilkelerinden biri, ‘yasama organının tasarruflarının idare tarafından değiştirilemeyeceği’ ilkesi ihlal edilmiştir.

Kamu emekçilerinin hukuka uygun olarak kazanılmış sosyal ve ekonomik hakları, masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı, savunma hakkı da ihlal edilerek idari tasarrufla hukuka aykırı olarak ellerinden alınmıştır.

İhraç kararlarına karşı hiçbir başvuru yolunun olmamasının yarattığı hukuki kriz, önüne on binlerce başvuru gelen AİHM’in de içinde olduğu bir pazarlık süreci sonucu bir oyalama mekanizmasıyla aşılmaya çalışılmış ve 685 Sayılı KHK ile OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu kurulmuştur.

 

OHAL İnceleme Komisyonuna bazı kanun hükümlerini geçersiz kılma yetkisi verilerek hukuksuzluk devam ettirilmiştir. Bir idari organa yargı yetkisi verilmiş, kişilerin savunması dahi alınmayarak bu yönüyle yargının da üzerine çıkarılmıştır!

23 Ocak 2017 günü 685 sayılı OHAL KHK’si ile iki yıllık süre içinde kamudan ihraç edilmiş yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla görevlendirilmiş olmasına rağmen aradan neredeyse 4 yıl geçmiş, Komisyon hala 16.050 dosyayı karara bağlamamıştır. 

Karara bağladığı dosyaların %88,5’ini ise ret etmiştir. Başvurusu ret edilenlerin itiraz ettiği İdare Mahkemeleri de Komisyonun hızıyla karar almakta olup yıllara yayma görevini devam ettirmektedirler. Oyalama, hukuk dışı politikalarla da birleşerek işkenceye, cezalandırmaya dönüştürülmüştür. 

Kamu görevinden çıkarılarak anayasal ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmış çalışma hakkı gasp edilmiştir. 

Komisyon, son resmi açıklamasını 2 Ekim 2020 tarihinde yapmıştır. Hala karara bağlanmayan 16.050 başvurunun 2.441’i KESK’ lilere aittir. Oransal olarak %15’e denk gelmektedir. Tüm başvurulardan hala %13’ünün karara bağlanmadığı göz önüne alındığında kalan dosyalar içerisindeki KESK’ lilerin oranının yüksekliği bilinçli bir geciktirme ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. 

Karara bağlanmayı bekleyen dosyaların çoğunluğunun barış akademisyenlerinden ve haklarında istihbarat raporları, mahkeme kararları, savcılık soruşturmaları vb. herhangi en ufak bir isnat bulunmayanlardan oluştuğu bilinmektedir.

 

  1. SÜREÇ DAHA FAZLA
  2. UZATILMAMALI!
  3.  

Hukuksuzca ihraç edilenler derhal görevlerine iade edilmelidir! 

İhraç dosyalarında da bir kez daha görüldü ki, devlet tüm vatandaşlarını fişlemektedir. Fişlemeler olağan hale getirilerek keyfi ve hukuksuz şekilde binlerce insanımız anayasa ile güvence altına alınan çalışma ve kamu görevine girme hakkından yoksun bırakılmaktadır.

 

Güvenlik soruşturması ve arşiv kaydı araştırması adı altında Kişisel Verilerin Korunması başta olmak üzere temel insan hakları hiçe sayılmaktadır. Mahkemelerin beraat kararı verdiği, savcıların takipsizlikle sonuçlandırdığı dosyalar dahi güvenlik soruşturmalarına konu edinilmekte, nasıl ve hangi kıstaslarla hazırlandığı bilinmeyen, itiraz edilemeyen istihbarat raporları esas alınmaktadır. 

Arşiv kaydı araştırması ve güvenlik soruşturması bu hedefe ulaşmak için bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Sonuçları ise yıkıcı olmaktadır. Liyakatsiz, eş-dost-evlat atamaları kamusal hizmetlerin niteliğini düşürmekte, işçi cinayetlerine, kazalara yol açmakta, iş barışını bozmaktadır. Öte yandan sendika seçme hakkı ve örgütlenme özgürlüğü fiilen ortadan kaldırılmaktadır.

657 sayılı Kanunun 48. maddesine eklenen düzenleme ile güvenlik soruşturmaları ve arşiv kaydı araştırmaları kanuni bir kılıfa büründürülmek istenmiş, AYM kararıyla hukuksuzluk bir süreliğine de olsa durdurulmuştur. Ancak hukuksuzluğu bir yönetim biçimi olarak hayata geçiren iktidar her fırsatta konuyu yeniden gündeme getirmekte, torba yasalar içerisine sıkıştırarak Meclis gündemine taşımak istemektedir.

 

KESK’li emekçiler olarak; bu girişimlerden vazgeçilmesi, liyakatsiz atamaların ve kadrolaşmanın temel yöntemi olarak kullanılan, tek parti ve polis devleti uygulaması olan arşiv kaydı araştırması, güvenlik soruşturması, fişleme gibi uygulamaların derhal sonlandırılması çağrımızı yineliyoruz. 

Kamuda işe alımda “Güvenlik soruşturmaları” adı altında yaşanan keyfilik, ayrımcılık ve haksızlıklara son verilmelidir.

Evrensel hukuk ilkelerini esas almak yerine temel vatandaşlık haklarından mahrum bırakarak ”ikinci sınıf vatandaş” yaratma ve kendi yurttaşları arasında en büyük ayrımcılığı kanun yoluyla yasalaştırma girişimlerinden vazgeçilmelidir.

İktidar ortakları iktidarda kalma ve kendi iktidarlarını mutlaklaştırma amacıyla en temel insan hak ve özgürlüklerini yok sayarken en ufak bir vicdani sorumluluk dahi duymamaktadır. 

Komisyon ve idare mahkemeleri eliyle süreci uzatma bir şeyi değiştirmeyecektir; KESK’ liler dün olduğu gibi bugün de iktidar politikalarına biat etmeyecek, boyun eğmeyecektir. 

Baskıcı politikalarda daha fazla ısrar edilmemelidir.

Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı, etkin olmayan, denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören, hükümetin bir organı gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL Komisyonu derhal lağvedilmelidir. 

Haklarında memuriyeti engelleyen herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmedir.  

Hukuksuz ihraçlardan dolayı mağdur olan tüm kamu emekçilerinin maddi, manevi hak kayıpları karşılanmalıdır.

Bunlar gerçekleşinceye, ihraç kamu emekçilerinin mağduriyetleri giderilinceye ve hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine iade edilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. ‘/BSGMEDYA




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP