• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com
Nihat KARALAR
bsgmedya@hotmail.com
BALIKLAR VE KARINCALAR
31/01/2016

BİR SÖZ: Beyazlar geldiğinde bizim toprağımız onların İncili vardı. 

Bize gözlerimizi kapayıp dua etmeyi öğrettiler. 

Gözlerimizi açtığımızda onların toprağı bizimse İncillerimiz vardı.”

***

GÜNÜN SÖZÜ:KİMİN KİMİ YİYECEĞİNİ SUYUN AKIŞI BELİRLER!

DOĞANIN DEĞİŞMEZ KANUNU:

"SULAR YÜKSELİNCE BALIKLAR KARINCALARI 

SULAR ÇEKİLİNCE DE KARINCALAR BALIKLARI YER!"     

VE KİMİN KİMİ YİYECEĞİNİ DE SUYUN AKIŞI BELİRLER!

BU DA VAHŞİ KAPİTALİZMİN KURALIDIR!

AMA BİR DE TARİHİN İNKÂR EDİLEMEZ GERÇEĞİ VARDIR!

YANİ SONUNDA KAZANAN HEP DİRENENLER OLUR!

***

İki şey öğretti hayat bize.

Bir; tarihi kazananlar yazar.

İki; kazananlar her zaman haklı değildir!

***

Bazen öyle anlar oluyor ki, yaşadıklarına, çevrende olup-bitenlere anlam veremediğin gibi, içinden de çıkamadığın bir girdabın içinde debelenip duruyorsun..

Adeta çevreni kovboylar sarmış; kuralları onlar belirliyor; onun dışında başka bir seçeneğiniz yokmuş gibi, onların koyduğu kurallara itaat etmeniz isteniyor..

Yani tam anlamıyla vahşi kapitalizmin o acımasız kuralları işliyor..

Ve kovboylar bir düelloya tutuşmuşlar, sizden de taraf olmanız isteniyor..

Yani ya güçlünün safında yer alacak, ya da çekip gideceksin!

Daha ötesine yer yok!

Aslına bakarsanız; yaşam da bir düello değil mi?

Bir kaybedeni, bir de kazananı olan bir düello..

Sonun da biri kazanır, ama…

Hangisi kazanır, orasını zaman gösterir..

Kovboy dedik ya aklıma hep filmlerdeki vahşi Batı’nın kovboyları ve özellikle de Meksika geliyor..

Ve hepimizin dağarcığında da  mutlaka bir kovboy resmi vardır..

Genelde onları; seyrettiğimiz vahşi Batı’yı anlatan filmlerden, okuduğumuz kitaplardan ve çizgi romanlardan öğrendik.

Yani bilgi kaynağımız pek güvenilir değildi.

Şimdi büyüdük.

Oyunlarda hep kovboy olmak isteyen çocuklar değiliz artık.

İki şey öğretti hayat bize.

BİR; tarihi kazananlar yazar.

İKİ; kazananlar her zaman haklı değildir.

***

KOVBOY DEYİP DE GEÇMEYİN!

Kovboy dedik ya, onlara dair çok şeyler söylenir, çok şeyler yazılır ve hatta anlatılır..

Filmlerde seyrettiğimiz, kitaplarda okuduğumuz türden kovboy kalmış mıdır, bilemem ama..

Bu konuda yazılmış bir kitap da var bildiğim..

Şair Sunay Akın’ın 1997’de Kız Kulesi’ndeki Kızılderili adlı kitabı buna en güzel örnek..

 O kitapta bakın kovboylar nasıl anlatılıyor:

 “Kovboylar sarhoş olup sağa sola ateş etmekten, fahişelerle yatmaktan ve kumar oynamaktan başka bir şey yapmazlardı. Gerçek yaşamları filmlerde gösterilenlerden çok daha vahşiceydi. Aralarında bir yığın ruh hastası çıkması rastlantı değildi.

Örneğin, en ünlülerinden biri olan Billy the Kid öldürdüğü yirmi bir insanın çoğunu tuzağa düşürdükten sonra silahlarını ellerinden almış ve beyinlerine son kurşunu sıkmıştır.

Teksaslı Wos Harding kırk iki yaşına geldiğinde aynı sayı da ceset bırakmıştı geride!..

Jesse James eli açık bir olarak ünlense de, işin aslında yoksullara metelik vermezdi.

Kanun temsilcileri ise katillerden, canilerden aşağı kalmıyor, yargısız infazlarla kasaba sokaklarında azrail gibi geziniyorlardı.”

Ve görüldüğü gibi Şair Sunay Akın güzel bir çalışmaya imza atmış..

Sunay Akın, ne bir tarihçi ne de bir tarih yazıcısı, ama onun tarihi anekdotlarla dolu denemeleri insana kimi zaman resmi tarihten daha güvenilir geliyor.

Çünkü Akın bize ahlaki ve kişisel bir süzgeçten geçirdiği tarihsel olayları anlatırken daha çok sağduyumuza seslenmektedir.  

Hafızalarımızı zorlarsak; bir çoğumuzun Kızılderililerin sıklıkla “kötü adam” olduğu kovboy filmleriyle yetiştiği de ayrı bir gerçek..

Ve haliylen çocukluğumuzdaki oyunlarda da kovboylar hep “iyi adamlardı.” bize göre..

Taraf seçme zamanı geldiğinde hep kovboy olmak istedik.

Ta o zamandan erdemi keşfedip “iyi adam”lığa özendiğimizden değil, çocuk aklımızla bile içten içe kaybedenin hep Kızılderililer olduğunu bildiğimizden.

Çocukken iki şeyi istemezdik zaten; maçlarda kaleye geçmek (iyi bir kaleci olsak bile)ve dengmanda Kızılderili olmak.

Vahşi Batı’yla ilgili en büyük yanılgı kovboyların kahraman, Kızılderililerin düşman olduklarına inandırılmamızdı.

Beyazlar, Yeni Dünya’ya geldiler, Kızılderililerin elinde ne var ne yoksa aldılar ve onları öldürdüler. Yetmedi onları tecrit ettiler, hastalıktan, açlıktan kırılmalarını sessizlikle izlediler, soylarını tükenme noktasına getirdiler.

Kovboy filmlerinde ise farklı hikâyeler anlatıldı bize. 

John Wayne’in şahsında hayat bulan “Beyaz Amerika” cesur, fedakâr, becerikli ve âlicenaptı.

Dört dörtlük bir kahramandı.

O filmlerin çoğunun altına imza atan, beyaz perdede binlerce Kızılderili öldüren büyük yönetmen John Ford yıllar sonra nedamet getirdi:

 “Şunu kabul edelim ki onlara çok kötü davrandık. Bu bizim için bir lekedir. Haksızlık yaptık, çaldık, öldürdük, katlettik her şeyi yaptık. Ama onlar bir tek beyaz adam öldürdüğü zaman, aman tanrım, ordular çıkageldi.”

***

SAHİ DÜNYAYI KOVBOYLAR MI YÖNETECEK?

Bu kadar kovboy hikâyesi yeter mi bilemem, ama yeri gelmişken dilimiz döndüğünce bir kovboy hikayesi de biz anlatmaya çalışalım..

Ama baştan söyleyelim; bizim hikayemizdeki kovboylar, yukarıda anlatılan kovboylara ne kadar benziyor, bilemiyorum..

Bizim dedikse, sözün gelişi..

Yoksa anlatılan tam bir hayal ürünü…

Ve dünya coğrafyasını da bir kara parçasının bir yerinde bir kasaba..

O kasabada da 7 kovboy varmış..

Ve bu kovboylar kendine göre bir düzen kurmuşlar, herkes işlerini tıkır tıkır götürüyorlarmış..

Gel zaman git zaman derken, bir gün kasabaya bir kovboy daha gelmiş..

Ve her şey onun gelişi ile değişmeye başlamış.

Gelen kovboy; kasabada o güne kadar ki tüm kuralların değişeceğe şeklinde bir ültimatom vermiş..

Önce hiç biri olacaklara inanmamışlar,..

Ta ki, son gelenin masaya yumruğunu vurduğu güne kadar..

Ve kovboyları bir telaş bir telaş almış..

Ne olacak?

İşin sonu nereye varacak? diye kar kara düşünmeye başlamışlar..

İçlerinden ikisi rahattı..

Çünkü tüm kural ve kaidelere şartları uyuyordu..

Kaygılanmalarına hiç mi hiç gerek yoktu!

Ama ya diğer 5 kovboy?

Onlar için her şey sorun!

Ya kasaba kalıp mücadele edecekler, ya da teslim olup yani kasabadan çekip gidecekler!

Başka seçenekleri yok!

Bakalım hikâyemizdeki kovboylar ne yapacaklar, nasıl bir yol izleyecekler…

Orasını ne biz, ne de o kasabanın ahalisi biliyor..

Bildiğimiz tek şey; neyin ne olacağını zaman göstereceğidir..

***

YAŞADIKLARIMIZ; TIPKI BİR ŞARKI GİBİ!

 İnsan zaman zaman bunaldığında alıp başını gidebilmeli, dağlara ovalara; ya da Vahşi Batı’nın kovboyları gibi ormanlara doğru…

Hatta şairin de dediği gibi; “ALIP BAŞIMI GİDERİM” deyip, kirlenen dünyanın pisliklerden bir nebze uzaklaşıp, kafasını dinleyebilmeli.. .

Ama olmuyor, olamıyor.!

Çünkü önüne çitten engeller çıkıyor..

Bakıyorsun, çıkaranların hepsi de dost/tanıdık..

En azından o güne kadar öyle bilmiş, öyle sanmışın..

Hepsi ile bir zamanlar bir yerlerde buluşmuş, aynı ortamı paylaşmış, hatta aynı pilava kaşık sallamışsın..

Kızamıyorsun..

Bir an kızacak gibi oluyorsun, gözünün önüne o günler geliyor..

Bir kez daha yıkılıyorsun!

Ve Ahmet Kaya’nın şarkısındaki gibi;

“Alıp başını, çekip gideceksin!”

Bakalım, bu şarkı nasıl bitecek!

Her şeyi zaman gösterecek!

(01.12.2015)



804 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

DEĞİŞİME DİRENEN(LER) HEP KAYBEDER! - 13/06/2017
Sizce değişim nedir? Değişim denilince, aklınıza bulunduğunuz durumdan farklı bir konuma yönelmek mi , yoksa başka bir deyimle 360 derece değişmek mi gelir.
TÜRKİYE'DE AYDIN OLMAK ve UĞUR MUMCU - 22/01/2017
Türkiye’de aydın olmak, hele de yazar olmak.. Daha doğrusu düşünüyor olmak çok zor ve tehlikelidir.. Hele de son günlerde nasıl zor olduğu daha net görüldü..
‘NESLİ TÜKENMİŞ KELAYNAK KUŞLARI’ GİBİYİZ! - 08/01/2017
Hasbelkader yerel ölçekte yazmaya çalışan bizim gibi yazar taifesi (onca yazarın çizerin bol olduğu bir kentte bizi de yazar takımına dahil ederlerse) olarak, doluya boşa yazarız.
YİNE FACİA..YİNE ACI VE GÖZYAŞI! - 01/12/2016
Hani bizim camiada yazı karalayanlar arasında bir genel anlayış vardır:
‘SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK’ DEĞİLİZ, HİÇ BİRİMİZ! - 17/11/2016
Sizce, insan kendi kendini aldatabilir mi? Zaman zaman kendi iç dünyamda bir yolculuğa çıkar, adeta kendimi bir savcı titizliğiyle sorgulamaya, yargılamaya çalışır ve kendime hep bu soruyu sorarım.
HAYATIMIZ OLDU TELE-VOLE! - 16/11/2016
Son yıllarda özellikle de özel televizyonların hayatımıza girmesiyle birlikte adeta ‘televole toplumu’ olduğumuz gerçeğini görmezden gelemeyiz.
SAHİ, HAYATIN RENGİ VAR MIDIR? - 15/11/2016
Neyse konuyu iyice dağıtmadan, saadete yani asıl konumuza gelelim. Biliyorum, havaların hayli soğuyacağı ve giderek de çekilmez bir hal alan şu günlerde böyle sıkıcı konular da çekilmez ya!..
36 YILDÖNÜMÜNDE BİR '12 EYLÜL' ANISI... - 12/09/2016
36 YILDÖNÜMÜNDE BİR 12 EYLÜL ANISI... Bugün 12 Eylül.. Binlerce yurdum insanının zindanlara doldurulduğu, onlarca hatta yüzlerce insanımızın işkencelerle öldürüldüğü, henüz 17 yaşında olan Erdal Eren’in yaşı büyütülerek darağacına çekildiği,...
ORTADOĞU'DA KUYUYA TAŞI KİM ATMIŞTI? - 10/07/2016
Son günlerde sınır komşumuz, (hoş, iktidarın dış politikası sonucu ortada komşumuz diyebileceğimiz bir ülkede kalmadı ya) Suriye ve Irak’taki sıcak gelişmeler nedeniyle hızla büyük bir karamsarlık dehlizine doğru sürüklendik/sürükleniyoruz.
 Devamı

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP