• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

KESK Çorum Şubeler Platformu adına Dönem Sözcüsü, Tüm Bel Sen Şube Başkanı Nevzat Veldet, ihraçların tüm hakları ile birlikte işlerine iade edilmesini istedi.

  1. İHRAÇLAR, TÜM HAKLARI
  2. İLE BİRLİKTE İŞLERİNE
  3. İADE EDİLSİN
  4.  

 

25 Aralık 2020

KESK Çorum Şubeler Platformu adına Dönem Sözcüsü, Tüm Bel Sen Şube Başkanı Nevzat Veldet, ihraçların tüm hakları ile birlikte işlerine iade edilmesini istedi.

‘Daha fazla oyalama, daha fazla insanlık suçudur’ diyen KESK Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet, KESK Yürütme Kurulu Üyeleri ile birlikte Eğitim Sen Şube Binası’nda bir basın toplantısı düzenledi.

 

  1. ‘HER YENİ GÜNE YENİ BİR
  2. HUKUKSUZLUKLA, YENİ BİR
  3. KEYFİLİK VE YENİ BİR SINIR
  4. TANIMAZLIKLA UYANIYORUZ’

 

Her yeni güne yeni bir hukuksuzlukla, yeni bir keyfilik ve yeni bir sınır tanımazlıkla uyandıklarını dile getiren Nevzat Veldet; ‘Düşünce ve ifade özgürlüğünün sadece iktidar için geçerli olduğu, daha da ötesi her türlü hakareti etmeyi, tehdidi savurmayı kendine hak gördüğü bir rejim ile yönetiliyoruz.  

İçeride anayasasızlaşma süreci artık kanunların da keyfe göre uygulandığı ya da uygulanmadığı bir hal alırken “bu kararlar bizi bağlamaz” denilerek altına imza atılan uluslararası sözleşmeler ve mahkeme kararlarının da yok hükmünde sayılmaktadır.’ ifadesinde bulundu.   

 

  1. VELDET:BİRÇOK ÜYEMİZ
  2. BASKILARLA, MOBBİNG VE
  3. AYRIMCILIKLA KARŞILAŞMIŞTIR

 

Salgın politikalarına karşı açıklama ve etkinlik yapan birçok üyelerinin baskılarla, mobbing ve ayrımcılıkla karşılaştığını dile getiren KESK Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet, ‘Özellikle PTT’de çalışan sendikamız HABER SEN’in çok sayıda yönetici ve üyesinin sürgün edilmesine son olarak MYK Üyesi İbrahim Damatoğlu ve BTS Genel Sekreteri İbrahim Özdemir de eklenmişlerdir. Bursa’da ise EĞİTİM SEN Üyesi 6 eğitim emekçisi il içi sürgüne tabi tutulmuşlardır. Diyarbakır başta olmak üzere farklı sendikalarımızın çok sayıda üye ve yöneticisi sendikal eylem ve etkinlikler nedeniyle gözaltına alınmış, kimisi tutuklanmıştır. Birçok üyemiz baskıların yoğunlaştırılması ve mobbing ile ya da kurum idarecileri tarafından istifaya zorlanmış, yandaş sendikalara yönlendirilmiştir.’ dedi.  

AKP+MHP iktidarının OHAL Uygulamalarının 19 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla kalkmış olsa da, fiilen devam eden OHAL uygulamalarını adım adım yasal duruma kavuşturma adımlarını hayata geçirmeye devam ettiğini dile getiren Nevzat Veldet, açıklamasını şöyle sürdürdü:

 ‘OHAL’in devamını sağlayan düzenlemelerden biri 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26’ncı maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 35’inci maddedir. Düzenleme ile keyfi ihraçların devamı sağlanmış, uygulama sürekli hale getirilmiştir. OHAL kalkmış olmasına rağmen bu maddeye dayanarak sendikamız TÜM BEL-SEN’in en az 36, SES’in 10, EĞİTİM SEN’in 4, HABER-SEN’in 3 ve BES’in 1 üyesi Bakanlık onayı ile hukuksuzca ihraç edilmişlerdir. KHK ile ihraçlarda olduğu gibi burada da “seni irtibatlı ve iltisaklı kabul ederek ihraç ediyoruz, suçlu olmadığını kanıtlamak bizim değil senin sorunun” mantığıyla hareket edilmektedir.  

OHAL uygulamalarından biri de kadrolaşmanın aracı olarak kullanılan güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırmaları olmuştur. Binlerce kamu emekçisi adayı KPSS’de yüksek puan almalarına rağmen güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırması nedeniyle göreve başlatılmamıştır.  

 

  1. ‘KHK’LER ELİYLE ON
  2. BİNLERCE KAMU EMEKÇİSİ
  3. İHRAÇ EDİLMİŞTİR’

Bilindiği üzere; ‘kişiye özgü çıkarılan’ KHK’ler eliyle Resmi Gazete’de isimlerinin yayınlanmasıyla on binlerce kamu emekçisi ihraç edilmiştir.

Kamu emekçilerinin hukuka uygun olarak kazanılmış sosyal ve ekonomik hakları, masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı, savunma hakkı da ihlal edilerek idari tasarrufla hukuka aykırı olarak ellerinden alınmıştır. 

Örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü, seyahat hakkı, toplu eylem, gösteri ve toplantı hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerin yanı sıra en temel vatandaşlık hakkı olan çalışma hakkı da gasp edilmiştir. 

Öte yandan eğitim görme hakları, bankaların hesap dahi açtırmak istememesi, çalışma ruhsatlarının ve diplomalarının kısıtlanması, sigorta şirketlerinin ihraç edilenlere ödeme yapmaması gibi baskılarla medeni kanundaki temel hakları gasp edilmiştir. Seçilen Belediye Başkan ve belediye meclis üyelerinin mazbatalarının verilmemesi, sendika yönetim kurullarına seçilen sendika üyelerine yönetici olamayacakları gerekçesiyle davalar açılması, oturdukları apartmanlarda yönetici dahi olamayacaklarına dair KHK hükmü vb uygulamalar ile seçme seçilme hakları ellerinden alınmıştır. Yüzbinlerce kişi fiilen vatandaşlıktan çıkarılmış, sosyal ölüme terk edilmek istenmiştir. Çok ileri düzeyde engelli raporu bulunanlardan engelli yakını aylığı başvurularının dahi “eşinin KHK’li olmasından dolayı” reddedilmesinin hukuken en ufak bir karşılığı olmadığı, büyük bir hınç, kin ve insanlık dışı intikamcı bir zihniyeti barındırdığı açıktır.  

 

  1. ‘KOMİSYON, KARARA
  2. BAĞLADIĞI DOSYALARIN
  3. % 88,5’İNİ RET ETMİŞTİR’

 

O günden bugüne “ağaç kökü yesinler”den, “kuru ekmek yiyiyorlarsa aç değildirler”e gelinmiş, ülkenin en az yarısını vatandaş görmeme zihniyetinde bir değişim yaşanmamıştır. 

23 Ocak 2017 günü 685 sayılı OHAL KHK’si ile iki yıllık süre içinde kamudan ihraç edilmiş yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla görevlendirilmiş olmasına rağmen aradan neredeyse 4 yıl geçmiş, Komisyon hala 16.050 dosyayı karara bağlamamıştır. 

Karara bağladığı dosyaların %88,5’ini ise ret etmiştir. 

Komisyon, son resmi açıklamasını 2 Ekim 2020 tarihinde yapmıştır. Hala karara bağlanmayan 16.050 başvurunun 2.630’u KESK’lilere aittir.  

Komisyon 2 Ekim 2020 tarihli açıklamasında tüm başvuruların %87’sini karara bağladığını ifade etmektedir. Ancak KESK’lilerin dosyalarının (4267 ihraç dosyası)  sadece %38’i karara bağlanmış, %62’si ise 4 yıldır hala karara bağlanmayı beklemektedir!  

 

Karara bağlanmayı bekleyen dosyaların çoğunluğunun barış akademisyenlerinden ve haklarında istihbarat raporları, mahkeme kararları, savcılık soruşturmaları vb. herhangi en ufak bir isnat bulunmayanlardan oluştuğu bilinmektedir. Komisyon ve iktidar oyalamayı uzatabildikçe uzatmayı, mağduriyeti işkenceye dönüştürmeyi, bu arada üniversitelerde ve kamuda kadrolaşmasını tamamlamayı düşünmektedir.  

Başvurusu ret edilenlerin itiraz ettiği İdare Mahkemeleri de Komisyonun hızıyla hareket etmekte ve çok büyük oranda komisyonun ret kararlarını onaylayarak süreci yıllara yayma görevini devam ettirmektedirler. İhraçların ağırlıkta olduğu dört sendikamıza ait veriler idare mahkemelerinin yaklaşımını da gözler önüne sermektedir.  

920 başvurudan şu ana kadar 62’si karara bağlanırken, 57’si başvurunun reddi şeklinde olmuştur. İdare mahkemelerinin ret kararları sendikalarımız tarafından İstinaf Mahkemelerine götürülürken oralardaki sürecin ne kadar süreceği ise bilinmemektedir. 

Görüldüğü üzere OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu ve mahkemelerin oyalama ve idarenin kararlarını onama politikası işkenceye, cezalandırmaya dönüştürülmüştür. 

Dört bir yandan kuşatmaya dönüştürülen bu cezalandırma politikası nedeniyle insanlar yaşamlarını yitirmiş, ağır hastalıklara yakalanmış, tedavi olanağı dahi bulamamışlardır. 

 

  1. ‘YAŞANANLAR
  2. YARGISIZ İNFAZIN
  3. BAŞKA BİR TÜRÜDÜR’

İhraç edilen bazı arkadaşlarımızın yaşamlarını yitirdikten sonra evlerine işe iade kararları gönderilmiştir! Onlarca ihraç kamu emekçisi yaşadıkları bu haksızlıklara dayanamayarak intihar etmiştir. Yaşananlar yargısız infazın başka bir türüdür ve buna yol açanların bir gün yargı önünde hesap vereceklerine inanıyoruz. 

OHAL komisyonun kurulması için teşvik eden, bu noktada iktidarla işbirliğine giden AİHM’in tüm yetersizliğine, eksikliğine ve dengeci kararına rağmen, ihraçlara ilişkin kısa süre önce açıklanan ilk kararında önemli tespitler bulunmaktadır. Basına yansıdığı kadarıyla kararda; Türkiye’deki yerel mahkemelerin işten atılmaya itirazla ilgili temyiz başvurusunu esaslı bir şekilde incelemediği ve kanunda kendisine verilen yetkiyi yeterince kullanmadığı, işten atılmaya gerekçe gösterilen Kanun Hükmünde Kararname'de (KHK) herhangi bir usul güvencesi getirilmediği, bu nedenle, işverenin çalışanı, üstünkörü, kişiselleştirilmiş akıl yürütmeye bile gerek görmeden kararnamede tanımlanan yasa dışı yapılardan birine ait, bağlantılı veya bağlantılı olarak kabul etmesinin yeterli görüldüğü vurgulanmıştır. 

Dolaysıyla hukuki niteliği bu kadar tartışmalı olan OHAL Komisyonu’nun, hala görevini sürdürüyor olması gerek anayasamız ve gerekse de uluslararası hukuk açısından suçtur, hukuk tanımamazlıkta ısrardır. 

 

  1. BU NEDENLE BURADAN
  2. BİR KEZ DAHA ÇAĞRIDA
  3. BULUNUYORUZ: 

Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı, etkin olmayan, denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören, hükümetin noteri gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresi kesinlikle uzatılmamalı, aksine lağvedilerek aldığı ret kararları yok hükmünde sayılmalıdır. 

Haklarında memuriyeti engelleyen herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmelidir.   

Hukuksuz ihraçlardan dolayı mağdur olan tüm kamu emekçilerinin maddi, manevi hak kayıpları karşılanmalıdır. 

Mağdur olan ihraç kamu emekçilerinin mağduriyet giderilinceye ve hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine iade edilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğimizi bu vesile ile bir kez daha hatırlatıyoruz.’/BSGMEDYA  




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP