• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

Eğitim Sen Şube Başkanı Ali Ekber Beyaz, Öğretmen Okulları’nın kuruluşunun 173. Yıldönümü vesilesiyle açıklamalarda bulundu

  1.  
  2. ‘MUTSUZ ÖĞRETMENLER
  3. ÜLKESİ’NİN ÖĞRETMENLERİ
  4. OLMAYI REDDEDİYORUZ’
  5.  

 

15 Mart 2021

Eğitim Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu Başkanı Ali Ekber Beyaz, Öğretmen Okulları’nın kuruluşunun 173.’inci yıldönümünde mutsuz öğretmenler ülkesinin öğretmenleri olmayı reddettiklerini söyledi.

Beyaz; ‘Eğitim Sen olarak, başta eğitim sistemi olmak üzere tüm toplumsal yaşamı kuşatan ve kendi ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirmek isteyenlere karşı yürüttüğümüz mücadeleden, iktidarların değil, halkın öğretmeni olmaktan; ‘Mesleğime Dokunma!’ diye haykırmaktan, emeğimize, meslek onurumuza, iş güvencemize, okullarımıza, öğrencilerimize, geleceğimize, sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.’ ifadesinde bulundu.

Öğretmen Okulları’nın kuruluşunun 173. Yıldönümü vesilesiyle bir basın açıklaması yapan Eğitim Sen Şube Başkanı Ali Ekber Beyaz, ‘Türkiye’de eğitimin ve öğretmen yetiştirme sisteminin yaratılmasında ve sürdürülmesinde önemli yerleri olan Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüleri gibi deneyimlerin yarattığı değerleri savunmak, yaşadığımız tüm olumsuzluklara, haksızlıklara, hukuksuzluklara, ihraçlara, baskı, sürgün ve tehditlere rağmen  “Nitelikli Eğitim İçin, Nitelikli Öğretmen” anlayışını hayata geçirmek, Eğitim Sen’in ve yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisinin öncelikli görevleri arasındadır.’ dedi.

 

  1. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ
  2. VE ONURU AYAKLAR
  3. ALTINA ALINDI

Son 15 yıl içinde, öğretmenlik mesleği ve onuru tarihte hiç olmadığı kadar ayaklar altına alındığını, eğitim emekçilerinin emeğinin değersizleştirildiğini, eğitimcilerin her fırsatta ‘değersizleştirilen’ söylemlere ve şiddete maruz bırakıldığını dile getiren Beyaz, açıklamasını şöyle sürdürdü:

‘Türkiye’de öğretmen yetiştirme alanında önemli yeri olan öğretmen okullarının kuruluşunun 173. yılı kutlanıyor. 1838 yılında, II. Mahmut döneminde rüştiyeler açılmış, çocuklar ergenlik yaşına kadar bu okullarda öğrenim görmüşlerdir. 16 Mart 1848 tarihinde rüştiyelere öğretmen yetiştirmek üzere üç yıl süreli Darül Muallimin-i Rüşdi adını taşıyan okullar kurulmuştur. Bu tarih, öğretmen okullarının ilk kuruluş tarihi olarak kabul edilmekte ve her yıl 16 Mart tarihi öğretmen okullarının kuruluş yıldönümü olarak kutlanmaktadır.

1973 yılında yürürlüğe giren 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu öğretmenlerin yükseköğrenim görmeleri zorunluluğunu getirilmiştir. İlkokullara sınıf öğretmeni yetiştirilmesi için 1974-1975 öğretim yılından itibaren iki yıllık eğitim enstitüleri açılmıştır. 1982 yılında yürürlüğe giren 41 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile iki yıllık eğitim enstitüleri eğitim yüksekokuluna dönüştürülerek eğitim fakültelerine bağlanmıştır.

Eğitim yüksekokullarının süresi 1989-1990 öğretim yılından itibaren dört yıla çıkarılmış ve eğitim yüksekokullarının bazıları eğitim fakülteleriyle birleştirilerek bu kurumlar, sınıf öğretmenliği bölümüne dönüştürülmüştür.

Öğretmenlik mesleği ülkemizde uzun yıllar cazip ve saygı duyulan bir meslek olarak kabul edilmesinde 169 yıl önce kurulan öğretmen okullarının ve bu okullardaki eğitim felsefesinin payı büyüktür. Eğitime, çocuklarımıza çok daha fazla önem vermek gerektiğinin sürekli vurgulandığı son 15 yıl içinde, öğretmenlik mesleği ve onuru tarihte hiç olmadığı kadar ayaklar altına alınmış, eğitim emekçilerinin emeği değersizleştirilmiş, eğitimciler her fırsatta ‘değersizleştirilen’ söylemlere ve şiddete maruz bırakılmıştır.

 

  1. 'HUKUKSUZCA
  2. YÜZLERCE ÖĞRETMENİN
  3. MESLEĞİ SONLANDIRILDI'

15 Temmuz sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ler ile eğitim emekçilerinin iş güvencesi fiilen yok edilmiş, on binlerce öğretmen kendilerini savunma hakkı bile tanınmadan ihraç edilmiş, tamamen idari tasarruflarla okullarından ve öğrencilerinden koparılmıştır. 15 Temmuz sonrasında tüm öğretmen atamaları sözleşmeli, güvencesiz olarak yapılmış, atama iptal kararnameleri adı altında, hukuksuzca yüzlerce sözleşmeli öğretmenin mesleği sonlandırılmıştır. 

Mülakat uygulamalarına güvenlik soruşturmaları eklenerek, ataması yapılmayan yarım milyona yaklaşan öğretmenin gelecek hayalleri sonlandırılmış, liyakat ortadan kaldırılmıştır. Performans, sınav dayatması adı altında dayatmalarla, baskılarla iş güvencesi tehdit haline getirilmekte, esnek çalışma koşulları öğretmenlerin çalışma biçimi haline getirilmeye çalışılmaktadır.  Dünyanın hiçbir ülkesinde öğretmenine bu kadar eziyet eden, onların emeğini yok sayan bir iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı görmek mümkün değildir. 

Köy okullarında bile aşılama tamamlanmadan tüm kademelerde yüz yüze eğitim başlatılmıştır. Her gün onlarca insanın covid-19 salgını nedeniyle vefat ettiği bir dönemde, 38 günlük bir planlamayla eğitim emekçilerinin iki doz aşısı tamamlanabilecekken bu yapılmadan okulların açılmış olması MEB’in kamusal sorumluluğu yerine getiremediğinin de bir göstergesidir.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un öğretmenlerin aşılanmasına başlandığını duyurmasına rağmen köy okullarındaki öğretmenlerin dahi aşılanması bitmeden 2 Mart’ta tüm kademelerde yüz yüze eğitime geçildiği belirtilen açıklamada, “Henüz il ve ilçe merkezlerinde aşılanma başlamadığı gibi köy okullarında görev yapan eğitim emekçilerinin aşılanması da tamamlanmamıştır. MEB bir yıldır devam eden salgın sürecini doğru yönetememiştir. Yap- boz müdahalelerle eğitimde gelinen sonuç; yoksul emekçi çocuklarının, eğitim sürecinin dışında bırakılmasıdır. 

Eğitim emekçilerinin, öğrencilerin ve velilerin şehir içindeki hareketliliği öngörülerek genel toplum sağlığı açısından tedbirler alındıkça kademe kademe okulların açılması gerekirken aşı ve tüm diğer tedbirlerin yetersizliğine rağmen bulaş riski yüksek yaş grubundaki orta öğretimde dahi okulların açılması sonucunda ilimizdeki okullarda da covid 19 testi pozitif çıkan ya da temaslı olan öğrenci ve öğretmenlerin olmasına neden olmuştur.

Türkiye’de eğitimin ve öğretmen yetiştirme sisteminin yaratılmasında ve sürdürülmesinde önemli yerleri olan Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüleri gibi deneyimlerin yarattığı değerleri savunmak, yaşadığımız tüm olumsuzluklara, haksızlıklara, hukuksuzluklara, ihraçlara, baskı, sürgün ve tehditlere rağmen  “Nitelikli Eğitim İçin, Nitelikli Öğretmen” anlayışını hayata geçirmek, Eğitim Sen’in ve yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisinin öncelikli görevleri arasındadır.

Eğitim Sen olarak, başta eğitim sistemi olmak üzere tüm toplumsal yaşamı kuşatan ve kendi ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirmek isteyenlere karşı yürüttüğümüz mücadeleden, iktidarların değil, halkın öğretmeni olmaktan; ‘Mesleğime Dokunma!’ diye haykırmaktan, emeğimize, meslek onurumuza, iş güvencemize, okullarımıza, öğrencilerimize, geleceğimize, sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. ‘/BSGMEDYA




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP