• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

KESK Çorum Şubeler Platformu üyeleri, FETÖ/PDY operasyonları kapsamında işçi ve emekçilerin gözaltına alınmasına tepki gösterdi.

KESK'TEN OHAL
VE KHK TEPKİSİ!
'İŞİMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ'

  

KESK Çorum Şubeler Platformu üyeleri, FETÖ/PDY operasyonları kapsamında işçi ve emekçilerin gözaltına alınmasına tepki gösterdi.

OHAL'ın kaldırılması, Kanun Hükmünde Kararnamelerin geri çekilmesini ve kamu emekçilerinin derhal işlerine geri döndürülmesini talep eden platform üyeleri, Gazi Caddesi'nde bildiri dağıtarak, taleplerini dile getirdiler.

Platform adına basın açıklamasını okuyan Dönem Sözcüsü ve SES Şube Başkanı Merter Kocatüfek; 'Buradan bir kez daha hak ve özgürlükleri bu OHAL düzeni ile tamamen ortadan kaldırılmak istenen kamu emekçileri başta olmak üzere,  emekten, demokrasiden, barıştan, insanca bir yaşamdan yana olana herkese sesleniyoruz;

Gün, umutsuzluk günü değil, umudu, dayanışmayı, direnişi, mücadeleyi büyütme günüdür. Ülkemizde yepyeni, mutlu bir hayatın filizlenmesini sağlayacak, Umut sende, bende, bizde..

Umut Birliğimizde, Mücadelemizde, Dayanışmamızda.

Üstümüze çöken kara bulutları dağıtacak tek güneş birliğimiz, direnişimiz, yarına olan umudumuzdur. Şimdi birbirimize her zamankinden daha fazla kenetlenerek dayanışma, direnme zamanıdır.



'ASLA BOĞUN EĞMEYECEĞİZ'

Haklı mücadelemizi baskı altına almaya çalışan, her türlü hukuk dışı ve fiili uygulamalar karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de sesiz kalmayacağız. Ortak değerlerimize sahip çıkmaya devam edecek, fiili ve meşru mücadelemizi her koşulda sürdürmek için birbirimize daha fazla kenetlenecek bu oyunu bozacağız. Zulmün ve zorbalığın efendileri önünde asla boyun eğmeyeceğiz' dedi.

KESK üyesi işçi ve emekçilerin her dönem emek, demokrasi ve barış düşmanlarının hedefinde olduğunu belirten Kocatüfek, açıklamasında şunları söyledi:

 “Darbecilerle mücadele” adı altında emekçilere, işçilere, toplumsal muhalefete bedel ödetildiği, tam anlamıyla bir zulüm döneminden geçiyoruz. OHAL’le, KHK’lerle süren saldırı dalgasından, her dönem darbelerin-sıkıyönetimlerin, OHAL’lerin hedefi haline gelen konfederasyonumuz  KESK’ de payına düşeni alıyor.  Üyelerimiz kokteyl gerekçelerin öne çıktığı KHK’lerle FETÖ torbasına doldurulup açığa alınıyor, ihraç ediliyor.

Her fırsatta “mili irade”den dem vuran siyasal iktidar seçilmiş belediye başkanlarını görevden alarak kayyımlar atıyor. Bir taraftan halkın iradesi gasp edilirken diğer taraftan belediyelerde çalışanların iş güvenceleri pamuk ipliğine bağlanıyor.

Dünya Barış Günü’nde çıkarılan 672 sayılı KHK ile bağlı sendikalarımızın üyesi 200’ü aşkın arkadaşımız kamudan ihraç edildi.

Okulların açılmasına on gün kala 9.800’ü bağlı sendikamız  Eğitim Sen üyesi olmak üzere toplam 11.301 eğitim emekçisi açığa alındı. Ardından da farklı illerde soruşturmalar başlatıldı. İşin garip tarafı Saray başta olmak üzere hemen herkes kamuda açığa almalarda, ihraçlarda “at izi it izine karşıtı” tespiti yapıyor. Ancak aileleri ile birlikte üç yüz bin insan sorgusuz, sualsiz, nedeni ve ispatı olmadan “ kurunun yanında yaş da yanar” denilerek sokağa atılmışken siyasal iktidar saldırı dalgasını daha da büyütmekten geri durmuyor. Öyle ki bu haksız, hukuksuz açığa almaları OHAL hukuku ile açıklamak bile mümkün değil.
'SESSİZ KALMAYACAĞIZ'

KESK her dönem emek, demokrasi ve barış düşmanlarının hedefinde olmuştur. Bugün de aynı kesimlerin hedefindedir. KESK olarak, ne zaman haklarımızı, özgürlüklerimizi yok sayan düzenlemelere, saldırılara  karşı emek ve demokrasi mücadelemizi yükseltsek karşımızda korku imparatorluğunun “ustalaşan” mimarlarını bulduk.

Bugün de üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla, geliştirmekle görevli her sendikanın, her konfederasyonun yapması gereken sendikal faaliyetlerimiz darbe girişimi fırsatçıları tarafından açığa almaların, ihraçların, gözaltı ve tutuklamaların gerekçesi haline getirilmek isteniyor. Tek adama dayalı dikta rejimini hayata geçirmenin fırsatı, onların deyimi ile “Allahın Lütfu”  bu OHAL düzeninde bir kez daha hedef tahtasına konmuş olmamız bizim için aslında şaşırtıcı değildir.

Sözün özü KESK bugün de emek, demokrasi ve barış düşmanlarının hedefindedir.

KESK hedefte, çünkü KESK,  güvencesiz, esnek istihdamı temel istihdam biçimi haline getirmeyi, bireysel performansa göre birbirinin rakibi haline getireceği kamu emekçilerini kendisine biat eden “kapı kullarına”  dönüştürmeyi hedefleyenlerin önündeki en büyük engeldir.

KESK her türlü baskıya, engellemeye rağmen herkese güvenceli iş güvenli gelecek talebinden taviz vermeyen kamu emekçilerinin mücadele örgütüdür.

KESK, tüm toplumsal yaşamın dinsel referanslarla yeniden yapılandırılmasına karşı laik ve seküler yaşamın yılmaz savunucusudur.

KESK hedefte, çünkü KESK en başından beri kesintisiz olarak sürdürdüğü parasız, ulaşılabilir ve nitelikli kamusal hizmet mücadelesi ile kamu hizmetlerini tasfiye etmeyi hedefleyenlerin önünde engeldir.

KESK hedefte, çünkü KESK sadece üç milyon kamu emekçisinin değil, emekten,  demokrasiden, barıştan yana milyonların sesidir.

KESK hedefte, çünkü KESK, kamu emekçilerinin yıllardır sınırlanan iş güvencesini tamamen ortadan kaldırmak isteyenlere karşı, sadece “iş güvencesi kırmızıçizgimizdir” diye beylik açıklama yapıp köşesine çekilen, üyeleri ihraç edilirken-açığa alınırken kılları dahi kıpırdamayan “sendikamsı” yapılara benzemez. Sadece kendi üyeleri için değil, ayrımsız tüm kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarını korumayı en başından beri görev bilir.

Her şeyden önemlisi KESK hedefte, Çünkü KESK, sendikal mücadelenin demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir parçası olduğunu bilen kamu emekçilerinin mücadele örgütüdür. İşte bunun için aslında hedefte olan sadece bağlı sendikalarının üyeleri açığa alınan, ihraç edilen, gözaltına alınan, tutuklanan KESK değil, emek, barış ve demokrasiyi savunan herkestir.

Çünkü AKP iktidara geldiği günden bugüne toplumsal yaşamın tüm hücrelerini kendi ideolojisine uygun bir ‘yeni’ rejime göre şekillendirmek için elinden geleni ardına koymamaktadır. Bu ‘yeni’ rejimde demokrasiye, barışa, emeğe, sendikal hak ve özgürlüklere,  laik-seküler bir yaşama, adalete ve hukuka yer olmadığı Saray ve AKP tarafından özellikle 7 Haziran seçimleri sonrasında atılan her adımla daha fazla netleşmiştir.7 Haziran seçimlerinden sonra ise Saray/AKP işbirliğinde bir sivil darbe sürecinin işletildiği bilinmektedir.  Bugün ise en tepedeki isim tarafından “Allahın bir lütfu” olarak nitelendirilen 15 Temmuz darbe girişiminin OHAL ilanı ile fırsata çevrilerek bu sivil darbe sürecin derinleştirildiği bir süreçten geçiyoruz.
'İNSANCA YAŞAMDAN YANA
OLANLARA SESLENİYORUZ'

Bu nedenle bugün genelde toplumun en geniş kesimleri özelde kamu emekçileri olarak sıkıştırıldığımız bu cendereden çıkmanın tek yolu sıramızı beklemeden, haklarımızı korumak için zaman kaybetmeden bir arada birleşik mücadeleyi örmekten geçmektedir.

Buradan bir kez daha hak ve özgürlükleri bu OHAL düzeni ile tamamen ortadan kaldırılmak istenen kamu emekçileri başta olmak üzere,  emekten, demokrasiden, barıştan, insanca bir yaşamdan yana olana herkese sesleniyoruz;

Gün, umutsuzluk günü değil, umudu, dayanışmayı, direnişi, mücadeleyi büyütme günüdür. Ülkemizde yepyeni, mutlu bir hayatın filizlenmesini sağlayacak, Umut sende, bende, bizde..Umut Birliğimizde, Mücadelemizde, Dayanışmamızda.

Üstümüze çöken kara bulutları dağıtacak tek güneş birliğimiz, direnişimiz, yarına olan umudumuzdur. Şimdi birbirimize her zamankinden daha fazla kenetlenerek dayanışma, direnme zamanıdır.

Haklı mücadelemizi baskı altına almaya çalışan, her türlü hukuk dışı ve fiili uygulamalar karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de sesiz kalmayacağız. Ortak değerlerimize sahip çıkmaya devam edecek, fiili ve meşru mücadelemizi her koşulda sürdürmek için birbirimize daha fazla kenetlenecek bu oyunu bozacağız. Zulmün ve zorbalığın efendileri önünde asla boyun eğmeyeceğiz.'




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP