• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

BASK Çorum İl Temsilcisi Hayati Çam, Engelliler haftasında yaşama ilkesinin hayata geçirilmesi için herkesi duyarlılığa davet etti

ENGELLİLERE HAYATI ZİNDAN ETMEKTEN VAZGEÇMELİYİZ!



12 Mayıs 2017
BASK (Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu) Çorum İl Temsilcisi ve Sitemiz Yazarlarından Hayati Çam 10-16 Mayıs Engelliler Haftası nedeniyle bir basın açıklaması yaparak, her Engelliler Haftasında aynı açıklamaları yapılmasına, aynı talep ve şikayetlerin dile getirilmesine rağmen bir arpa  boyu yol alınamamasını üzüntüyle karşıladıklarını belirterek “kamu kurumları, belediyeler ve bizler hep birlikte yarattığımız engellerle hayatı engellilere zindan ediyoruz” dedi.

Süreğen hastalıklardaki artışa da dikkat çeken Hayati Çam açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de, Türkiye Özürlüler Araştırmasına göre toplam nüfusun içerisindeki engellilerin oranı yüzde 12.29’dur. Bu oran 10 milyona yakın kişinin veya toplam nüfusun her 8 kişiden birinin engelli olduğunu gösteriyor.

Ama çevremize, çalıştığımız ve yaşadığımız ortama, cadde ve sokaklara, parklara, sinemalara, lokantalara ve benzeri kamusal alanlara baktığımızda engelli vatandaşlarımızı göremiyoruz.

Engelli çocuklarımızdan utanıp onları evlere hapsetmek kadar ortak yaşama alanlarımızı engellilere göre düzenlemediğimiz için, dahası farklı engel guruplarına göre ne yapılması gerektiğini bilmediğimiz ve engel yaratmaya devam ettiğimiz için hayatı engellilere zindan ettiğimizin farkında değiliz.

Son dönemlerde belediyelerin ve kimi kamu kurumlarının engellilere yönelik çalışmaları ise kaş yaparken göz çıkarma anlamına gelen merhameti önceleyen medyatik düzenlemelerdir.

Engelliler için yapılmaya çalışılanlar; doğrudan birinin yardımına ihtiyacı olanlar hariç, engellilerin evlerine hizmet götürülmesi, bakımlarına yardımcı olunması, ev temizliklerinin yapılması, faturalarının ödenmesi için eleman görevlendirilmesine gibi aslında, “siz evinizde oturun, topluma karışmayın” anlamına gelen iyi niyetli ama yanlış uygulamalardır.

Oysa engelli vatandaşların temel beklentisi ve isteği topluma karışmak, aynı mekânı paylaşmak yanında aynı toplumsal hayatı paylaşmaktır.

ENGELLİLER CADDENİN YA SAĞINDA,
YA SOLUNDA YAŞAMAK ZORUNDA !

Cadde ve sokaklarımızı engellilerin kullanımına kapatmış durumdayız. Belediye başkanlarının sayıları ile çok övündükleri ve asansörleri olmayan üst geçitler sadece engellilerin değil, yaşlıların, hamilelerin, romatizmal hastalıklıların, yükseklik korkusu olanların, bebek arabası ile sokağa çıkan annelerin korkulu rüyasıdır.

Bunun anlamı engellilere “Bu caddenin sağında veya solunda yaşayacaksınız, asla karşı tarafa geçmeyeceksiniz” demektir.

Şehir merkezlerinin araçlara göre değil, yayalara göre düzenlenmesi gerektiğinden habersiziz. Bu yaklaşım şehir merkezlerinde kaldırımları otopark, caddeleri yarış pistleri haline getirmiştir.

Resmi binalar başta olmak üzere binalarda girişten merdivenlere, iç düzenlemelerden tuvaletlere kadar her şey engelliler için ıstırap kaynağıdır.

Park edilmiş araçlar, çökmüş, bozulmuş veya kilitli taş döşenmiş, ayaklı reklam panoları yerleştirilmiş, kesilmiş ama sökülmemiş ağaç kütükleri, bol çukurları, gelişigüzel dikilmiş bayrak direkleri, yükseğe asılmış çöp tenekeleri ile kaldırımlar, yalnız engellilerin değil, tüm yayalar için hayatı cehenneme çevirmektedir.

Sesli sinyal veren bina asansörleri veya sesli trafik ışıkları ile yeterince tanışabilmiş değiliz. Onarım çalışmaları yapılan kaldırımlar veya cadde/sokaklarda uydurma önlemler sadece engellileri değil, hepimizi tehdit etmektedir.

Şehir merkezlerindeki kaldırımlar araçların park yerleri haline getirilmiş ve başına makbuz veren bir görevli dikilerek belediyelerin gelir kaynağı haline getirilmiştir.

Engellerle otobüs tahsis etmek ile engelliler için özel asansör düzeneği bulunun otobüs temin etmek arasındaki farkı bilmiyoruz.

Bu örnekler yüzlercesi ile çoğaltılabilir.

AYNI MEKANI PAYLAŞMALIYIZ

Oysa engelliler sadece aynı mekanı değil toplumsal hayatı da paylaşmak istemektedir. Toplumsal hayata katılmak istemektedir. Sokaklarda parklarda dolaşmak/gezmek, rahat alışveriş yapmak, sinemaya/tiyatroya gitmek, lokantada birlikte yemek yemek, velhasıl herkes gibi ve herkesle birlikte yaşamak ve elbette buna uygun fiziki düzenlemelerin yapılmasını istemektedir.

SONUÇ OLARAK ENGELLERİ YARATANLAR, TOPLUM VE
TOPLUMU YÖNETENLERDİR !

Sadece kanun ve yönetmelik çıkarmakla yetinmek; sorun çözmek yerine sorunun mecra değiştirmesine ve çözümün ötelenmesinden başka bir işe yaramamaktadır.

Mevzuatın uygulanmasını denetlemek kadar, toplumsal farkındalık yaratmanın da önemli olduğunu anlamadığımız sürece, engeller yaratarak ve engelleri artırarak engellilere hayatı zehir etmeye devam ederiz.

Yasaların açık hükümlerine rağmen, özel sektör bir yana Nisan 2017 tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarında boş engelli kontenjanı (13 bin 967) toplam kontenjanın (62 bin 912) beşte birini aşıyorsa, hala engelli çalışanların ücretinden vergi alınıyorsa yasalardan da toplumsal duyarlılıktan da bahsetmek mümkün değildir.

SÜREĞEN HASTALIKLARDAKİ ARTIŞ TEHLİKELİ

BASK olarak süreğen hastalıklardaki artışa dikkat çekmek istiyoruz: “Kişinin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının engellenmesine neden olan, sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklar”  olarak tanımlanan ve kan hastalıkları, kalp-damar hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, idrar yolları ve üreme organı hastalıkları, cilt ve deri hastalıkları, kanserler, endokrin ve metabolik hastalıklar, ruhsal davranış bozuklukları, sinir sistemi hastalıkları, vb. olarak bilinen, tedavi maliyetleri çok yüksek bu tür süreğen hastalıklardaki artış tehlikeli boyutlardadır. Devletin süratle tedbir alması gerekmektedir.

Engelliler Haftası nedeniyle birlikte yaşama ilkesinin hayata geçirilmesi için herkesi duyarlılığa, adım atmaya, engel çıkarmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz.’ (bsgmedya)

 

 

 

 




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP