Bu dünyadan ‘elveda’ bile demeden çekip giden sevgili ağabeyim Gazeteci-Yazar Mahmut Esat TUNABOYLU’nun ‘yazmak ciddi iştir’ lafı gelir.
-
- İlahi Mahmut Hoca,
- öyle bir laf ettin ki!

- YAZMAK ÇOK
- CİDDİ BİR İŞTİR.!
- 801 NOTLARI/
- Nihat KARALAR
-
- 11 Kasım 2025
- Ne zaman yazı yazmak için bilgisayarın başına geçsem, hep aklıma 2002 Aralık ayının son günü; bu dünyadan ‘elveda’ bile demeden çekip giden sevgili ağabeyim Gazeteci-Yazar Mahmut Esat TUNABOYLU’nun ‘yazmak ciddi iştir’ lafı gelir.
- Sevgili Tunaboylu’nun ‘o kitabi sözü’ o gün bugündür beynimde bir şimşek gibi çakmaktadır.
-
- Sanki beynim, o sözün işgali altındadır.
- Tıpkı Filistin’in İsrail işgali altında olduğu gibi…'
- Yani onun bilgisi dışında hareket edemez duruma düşmüştür.
- Adeta, o söze kurgulanmış gibidir.
- Ne demek; “yazmak ciddi iştir?”
- Sadece yazmak mı ciddidir.
- Daha başka ciddi işler yok mudur?
- Yazmak ciddidir de, yaşamak değil midir?
-
- Nedense hangisinin daha ciddi olduğuna bir türlü karar verememekteyimdir.
- İlahi Mahmut Hoca, öyle bir laf ettin ki!
- İçinden çıkabilene aşk olsun!
- Milletin onca hayat pahalılığı, onca açlık ve yoksulluk içerisinde yaşam mücadelesi verdiği bir günde de, o söz edilir mi hiç!
-
- Bak işte: Çekip gideli 23 yılı aşkın süre oldu ama, o sözün de tıpkı yazdığın onca kitap gibi, eser kaldı bizlere…
- Sahi, sen hayatın ne renk olduğunu düşünmüş müydün hiç!
-
- Seni bilmem ama, biz hâlâ ne renk olduğuna bir karar veremedik!
- Belki bir gün senin dediğin gibi ‘absürd’ de olsa, bir renk yakıştıracağız O’na…
- Sen hiç merak etme!
-
- Bak dostların sağlığında olmasa da, yokluğunda sana değer verebilmek için yarışıyorlar.
- Yine de benden duymuş olma…
- Bildiğin gibi; biz yaşarken öldürmeyi, ölünce de yaşatmayı pek severiz.
- Yine de yaşatmak için uğraşmak da güzel bir şeydir.
- Altında başka şeyler de aramamak lazım.
- ‘TAKLAMAKAN ÇÖLÜ’nde
- bir MAHMUT TUNABOYLU vardı...
-
- Kimine göre; aykırı mı aykırıydı,
- Kimine göre; her şeye muhalif mi muhalifti!
- İlahi Mahmut Hoca, yine yaptın yapacağını:
- Sağlığında selam vermekten korkanları, yokluğunda en kadir-kıymet bilir mertebesine getirdin ya...
- Bu yeter…
- Demek ki, ‘yazmak ciddi iştir’ dediğin böyle bir şeymiş.
- TOPRAĞIN BOL OLSUN..!
-
- ***
- BİR FIKRA :
- “YENİSİNİ YAPALIM!”
-
- Bilinen bir fıkradır.
- “Bir kadının çocuğu hastalanmış. Ateşler içerisinde yanıyor.
- Kadın çaresiz…
- Bir yandan yokluk, bir yanda çocuğu…
- Ne yapacağını bilememektedir.
- Bulur-buluşturur, denkler-denkleştirir. Ateşler içerisinde yanan çocuğunu doktora götürür.
- Muayeneden içeri girer-girmez;
- Doktor; “Neyi var çocuğun?” diye sorar.
-
- Bunun üzerine kadın otomatik makine gibi çocuğunun rahatsızlıklarını sıralamaya başlar:
- “Efendim, çocuğumun gözleri pek görmüyor!”
- “Efendim, kulakları pek işitmiyor!”
- “Efendim, karnı sürekli ağrıyor!”
- “Efendim, böbreklerinde sorun var!”
- “Efendim, uyku düzeni çok bozuk!”
-
- Doktor hiddetle ayağa kalkar “kes kadın kes!” diye bağırır.
- Kadın, doktorun çıkışı karşısında bocalar. Yutkunur, ne yapacağını şaşırır.
-
- Doktor yine aynı hiddetle kadına;
- “Soyun” der...
- Kadın doktorun sözleri karşısında iyice bocalar. Renkten renge girer. Kısık sesle, “Ama doktor bey, hasta olan ben değil, çocuğum” diye karşılık verir.
- Doktor yine aynı hiddetle;
- “Biliyorum kadın, biliyorum… Bu çocuk iflah olmaz. Onun için yenisini yapacağız” der…
-
- **
- Daha önce de bir yerlerde duyduğunuz veya okuduğunuz bu fıkradan sonra sanırım pek fazla detaya gerek yoktur.
- Toplum olarak bizim, genelde sorunların çözümünü hep başkalarından beklemek gibi bir alışkanlığımız olduğu bilinir.
-
- 1946’da da böyle, 50-60 ve 70’de de böyle, 80, 90, 2000 ve 2025 ’de de böyle olmadı mı?
- Elimizi taşın altına koyalım ki; her seçim sonrasında olduğu gibi muhtemelen 2027'de yapılacak seçimler sonrasında da yine aynı türküyü söylemeyelim.
- Var mısınız; fıkradaki doktor gibi
- “Yenisini yapmaya!”
-
- ***
- BİR ANALİZ:
- NEYİMİZ DOĞRU Kİ!
-
- Ülkemizin çok partili döneme geçmesinden bugüne kadar yaşadığımız olayları bir film şeridi gibi gözünüzün önüne getirdiğinizde, geldiğimiz noktanın hiç de içler açıcı olmadığına tanık olursunuz.
- Sorunlarımız dağ gibi büyümüş, nereye el atsanız elinize geliyor…
-
- Kısacası; her şeyimiz baştan sona tamir edilmeyi bekliyor.
- Bunları gördüğümde; acaba bu kadar bozuğu olan bizleri Avrupalılar, içlerine alırlar mı diye düşünmeden de edemiyorum.
-
- Aşağıda listeyi okuyunca; ne düşünürsünüz bilmem ama, bana bir çok ‘B’imiz bozuk gibi geliyor.
-
- **
- İşte ‘B’lerden bazıları:
- Başbakanlarımız, bakanlarımız, bankalarımız, belediyelerimiz, başkanlarımız, başkentimiz, bürokrasimiz, bürokratlarımız, baba'larımız, bayındırlığımız, binalarımız, betonlarımız, briketlerimiz, batılılaşmamız, başörtümüz, bıyığımız, boşanmamız, bölücülüğümüz, branşlaşmamız, birleşmemiz, birikimimiz, bilinçlenmemiz, beslenmemiz, bitkilerimiz, bostanımız, buğdayımız, biyolojimiz, büyümemiz, bütçemiz, bonomuz, borsamız, borçlarımız, Beşiktaş’ımız, baskülümüz, büyüğümüz, benzinimiz, başımız, benzimiz, belimiz, belleğimiz, beynimiz, böbreğimiz, bünyemiz, bedenimiz...
-
- KISACASI;
- birimiz, birkaçımız, binimiz...
- Yani biz bozuğuz…
-
- Bu kadar (B)'miz bozukken neden 'BASIN'ımızın B'sini tartışıyoruz.
-
- Bu ülkenin kalkınması için ya sözlükten B'lerimizi çıkartalım ya da artık herkesin "BEN DÜZELMELİYİM" demesi lazım.
- (bsgmedya) @öne çıkar
|