• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com
Nihat KARALAR
bsgmedya@hotmail.com
‘BEN ÖZGÜRÜM’ DEMEKLE, ÜLKEYE ÖZGÜRLÜK GELİR Mİ!
31/01/2016

‘Ben özgürüm/ 

Sen özgürsün/  
O özgür/ 
Biz özgürüz/

Siz özgürsünüz/
 Onlar özgürler...’

 ***

 ‘Ben özgürüm, ben özgürüm’ demekle özgürlük gelseydi, bugün dünyanın en özgür bölgesi hiç kuşkusuz Ortadoğu olurdu.

Ama öyle değil.

Öyle de olmuyor.

SAHİ, ÖZGÜRLÜK NEDİR?

Ya da tam olarak nasıl tarif edilir bilemiyorum ama, özgürlük denilince aklıma hemen bir GSM şirketinin yıllar önce yaptırdığı ve hayli de beğeni toplayan bir reklamı geliyor.

Şu an hatırladığım kadarıyla GSM firması tanıtım için bir reklam yaptırmıştı.

O reklamda bir genç kız ‘BEN ÖZGÜRÜM’ diye dağ bayır koşarak, özgür olduğunu cümle âleme göstermeyi hedefliyor, reklam gereği ‘BEN ÖZGÜRÜM, BEN ÖZGÜRÜM’ deyip, ora senin, bura benim diye koşup gidiyordu..

Ve o reklamı izlediğimizde genelde aklımıza hemen özgürlük geliyordu.

Çünkü özgür olmadığımız için, o genç kızın ‘BEN ÖZGÜRÜM’ diye bağırıp çağırması içimizdeki bazı şeyleri depreştirirdi.

O günlerde nereye baksanız, herkesin dilinde ‘BEN ÖZGÜRÜM. BEN ÖZGÜRÜM ’ diye ünlenen sözleri gırla gidiyordu.

Sahi hiç düşündünüz mü, o genç kızın ‘BEN ÖZGÜRÜM’ diye şarkı söyleyip, dağ bayır dolaştığı reklam niye bu kadar tutmuştu?

Neden herkesin dilinde o şarkı vardı?

Yoksa ülkede özgürlük yok da, birisi ‘BEN ÖZGÜRÜM’ deyince, haa işte biz de onu demek istiyoruz mu denilmek isteniyordu?

Siz çıkıp, ‘ben özgürüm’ diye şarkı söyleseniz, niye söylüyorsunuz diye kızan, ‘yassak hemşerim’ diyen mi var?

Ya da, fazla özgürlük var da, kullana kullana demode oldu, birileri ‘BEN ÖZGÜRÜM’ diye şarkı söyleyince garibimize gittiği için mi, çok ilgi gösteriyorduk?

Sahi neden bu kadar büyük bir ilgi gösteriyorduk, buna aklım bir türlü yatmadı gitti.

Kesin bunun bir açıklaması olmalıydı..

Yani o işin uzmanları, reklamcılar o sözleri boşuna ya da iş olsun diye kullanmadılar?

Bal gibi biliyorlardı.

Neyse, konumuz reklamcıların işini bilip bilmedikleri değil..

Bu ülkede bir çok gazeteci-yazar yazdıkları çizdikleri ve söyledikleri yüzünden cezaevlerinde ise, elbette o genç kızın ‘BEN ÖZGÜRÜM’ diye bağırıp çağırması, kır bayır dolaşması da doğal olarak ilgi toplayacaktır..

Belki biraz iddialı, hatta çok iddialı bir söz olacak ama bana göre, her akşam herkesin şöyle veya böyle izlediği ya da izlemek zorunda kaldığı o reklama gösterilen ilgiyi, ülkemizdeki demokrasi ve özgürlük taleplerinin dışa vurumu diye okuyabilir miyiz?

Her şeyden önce bu ülke 34 yıldır anti-demokratik bir anayasa ile yönetiliyor ve yönetilmeye devam ediliyorsa, bir genç kızın ‘ben özgürüm’ diye kır bayır koşması elbette büyük ilgi toplayacaktır..

Ama insanların özgürlük istemlerini dile getirmek için çaba harcamak yerine, bu tür şarkı ve türkülerle deşarj olması bana göre olumsuz bir gelişmedir.. Çünkü, insanları edilgen hale getirecek, hep bir şeyleri başkalarından bekleme kolaycılığına sürükleyecektir..

Yani ‘BEN ÖZGÜRÜM’ ‘BEN ÖZGÜRÜM’ şarkısını dinlemek ile insan ne özgür olur, ne de özgürlüğe kavuşur..

Olsa olsa kendini özgürüm diye aldatmış olur ki, genelde böyle olduğu iddia edilmektedir.

Gördüğünüz gibi bir reklam bizi alıp nerelere getirdi/götürdü.

Zaman zaman kendime; ‘Ben gerçekten özgür müyüm, ya da özgürsem ne kadar özgürüm?’ gibi sorduğum olmuştur..

Bir insan ‘ben özgürüm’ demekle özgür olabilir mi?

Ya da insanın kafasına eseni yapmasını özgürlük olarak nitelendirebilir miyiz?

Yaygın anlamıyla özgürlük; insanın aklına geleni, ya da kafasına eseni yapabilmesi midir?

Uzmanlar, “Bireyin özgürlüğü, diğer bireyin hakkın başladığı yerde biter” derler.

Buna göre, kafanız estiğinde gece yarısı ‘ben özgürüm’ diye sokakta nara atamazsınız!

Attığınızda başkasını rahatsız edecek ve doğal olarak bu tavrınızdan dolayı tepki göreceksinizdir.

Ama biz toplum olarak özgürlüğü genelde, insanın istediğini istediği şekilde, serbestçe yapabilmesi olarak algılar veya öyle sanırız, değil mi?

Zaman zaman kamu emekçileri taleplerini dile getirmek amacıyla alanlara iniyorlar.

Sokaklarda caddelerde bağırıp/ çağırarak taleplerini dile getiriyorlar..

Şimdi haklı olarak birçoğunuz, kamu emekçileri eylemleriyle diğer insanların özgürlüklerini kısıtlamış olmuyorlar mı? diye de düşünebilirsiniz. Ama ortada bir özgürlüğün kısıtlanması ya da rahatsızlık verdiği gibi bir durum söz konusu değildir.

Aksine kamu emekçileri, sırf kendileri için değil tüm toplum, yani senin benim, sizin bizim adımıza alanlara çıkararak, yine hepimizi ilgilendiren sorunlar için alanlara çıkıyorlar..

Kısacası kendilerine göre uğradıkları haksızlığa tepkilerini ortaya koymaktan başka bir şey yapmıyorlardır..

Görüldüğü gibi ortada bir özgürlük ihlali falan yok, aksine Anayasal haklarını kullanarak, siyasi iktidara seslerini duyurmaya çalışmaktan öte bir şey yapmıyorlar..

Baksanıza bir GSM şirketinin yıllar önce yaptırdığı bir reklamı, bizi nerelere götürdü..

Aslında bugün toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren konularla ile ilgili düşüncelerimi dile getirecektim..

Bildiğiniz gibi gerek yerel gerekse yaygın basında çok şey yazılıyor/çiziliyor.

Yazılmaya/ söylenmeye de devam edilecek gibi..

Benim yazacaklarım da üç aşağı beş yukarı bunlardan farklı olmayacağı için, konuyu bir reklam üzerine yoğunlaştırmayı yeğledim..

Ve bugün dünyada özgür olan toplumlar da özgürlüklerine ‘BEN ÖZGÜRÜM, BEN ÖZGÜRÜM’diye bağırmak-çağırmakla kavuşmadılar. Aksine özgürlük için ne bedeller ödediler, ne sıkıntılar çektiler.

Kısacası, özgürlük öyle kolay kolay kazanılmıyor, kazanılacağını düşünmek ise beyhude bir düşünceden öte gitmez.

Bu da böyle biline, böyle anlaşıla..!

Son söz olarak: siz yine de ‘ben özgürüm’ demeye devam edin.. 

Ederken de herşeyden önce özgürlüğünüzün ayaklar altına alınmaması için mücadelemizi sürdürün/sürdürelim diyorum.

Daha özgür bir ülke dileğiyle..
***

BİR ‘CEMAL SÜREYYA’ ŞİİRİ..

KISA TÜRKİYE TARİHİ I.

Şelaleye

Düşmüştür

Zeytinin dalı;

Celaliyim

Celalisin

Celali.

***

KISA TÜRKİYE TARİHİ II.

Üç anayasa ortasında büyüdün:

Biri akasya

Biri gül

Biri zakkum.

***

KISA TÜRKİYE TARİHİ III.

Türkiye’nin adı,

Soyadı yasasından beri

Atatürk adından

Soyutlanamadı:

1930’lu yıllarda Etitürkiye;

1940’lı yıllarda Atetürkiye;

1950’li yıllarda, Üditürkiye;

1960’lı yıllarda Ötetürkiye;

1970’li yıllarda Atatürkiye;

1980’li yıllarda Adıtürkiye;

Mavi yolculuklar var bir de,

O yunani o güzel yolculuklarda,

Hemen her zaman: Adatürkiye.

***

KISA TÜRKİYE TARİHİ IV.

O yıllarda ülkemizde

Çeşitli hükümlerle

Yetmiş iki dilden

İkisi yasaklanmıştı:

İkincisi Türkçe.

***

KISA TÜRKİYE TARİHİ V.

Kahvede subay yok,

Bu nasıl iştir!



944 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

DEĞİŞİME DİRENEN(LER) HEP KAYBEDER! - 13/06/2017
Sizce değişim nedir? Değişim denilince, aklınıza bulunduğunuz durumdan farklı bir konuma yönelmek mi , yoksa başka bir deyimle 360 derece değişmek mi gelir.
TÜRKİYE'DE AYDIN OLMAK ve UĞUR MUMCU - 22/01/2017
Türkiye’de aydın olmak, hele de yazar olmak.. Daha doğrusu düşünüyor olmak çok zor ve tehlikelidir.. Hele de son günlerde nasıl zor olduğu daha net görüldü..
‘NESLİ TÜKENMİŞ KELAYNAK KUŞLARI’ GİBİYİZ! - 08/01/2017
Hasbelkader yerel ölçekte yazmaya çalışan bizim gibi yazar taifesi (onca yazarın çizerin bol olduğu bir kentte bizi de yazar takımına dahil ederlerse) olarak, doluya boşa yazarız.
YİNE FACİA..YİNE ACI VE GÖZYAŞI! - 01/12/2016
Hani bizim camiada yazı karalayanlar arasında bir genel anlayış vardır:
‘SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK’ DEĞİLİZ, HİÇ BİRİMİZ! - 17/11/2016
Sizce, insan kendi kendini aldatabilir mi? Zaman zaman kendi iç dünyamda bir yolculuğa çıkar, adeta kendimi bir savcı titizliğiyle sorgulamaya, yargılamaya çalışır ve kendime hep bu soruyu sorarım.
HAYATIMIZ OLDU TELE-VOLE! - 16/11/2016
Son yıllarda özellikle de özel televizyonların hayatımıza girmesiyle birlikte adeta ‘televole toplumu’ olduğumuz gerçeğini görmezden gelemeyiz.
SAHİ, HAYATIN RENGİ VAR MIDIR? - 15/11/2016
Neyse konuyu iyice dağıtmadan, saadete yani asıl konumuza gelelim. Biliyorum, havaların hayli soğuyacağı ve giderek de çekilmez bir hal alan şu günlerde böyle sıkıcı konular da çekilmez ya!..
36 YILDÖNÜMÜNDE BİR '12 EYLÜL' ANISI... - 12/09/2016
36 YILDÖNÜMÜNDE BİR 12 EYLÜL ANISI... Bugün 12 Eylül.. Binlerce yurdum insanının zindanlara doldurulduğu, onlarca hatta yüzlerce insanımızın işkencelerle öldürüldüğü, henüz 17 yaşında olan Erdal Eren’in yaşı büyütülerek darağacına çekildiği,...
ORTADOĞU'DA KUYUYA TAŞI KİM ATMIŞTI? - 10/07/2016
Son günlerde sınır komşumuz, (hoş, iktidarın dış politikası sonucu ortada komşumuz diyebileceğimiz bir ülkede kalmadı ya) Suriye ve Irak’taki sıcak gelişmeler nedeniyle hızla büyük bir karamsarlık dehlizine doğru sürüklendik/sürükleniyoruz.
 Devamı

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

BİR KİTAP