• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER
BİR KİTAP

Nihat KARALAR
bsgmedya@hotmail.com
BİZ KİMSELERE BENZEMEYİZ!
03/04/2016
Hep sorarız; bu ülkede sorunlar ne zaman bitecek?
Ya da biter mi diye..
Hem de bitmeyeceğini bile bile..
Neden?
Hiç düşündünüz mü?
Neden bitmez?
Bitmez, çünkü toplumu oluşturan fertler olarak bizler; (sen ben o/ ya da biz siz onlar) hep  her şeyi birilerinden beklediğimiz için bitmez/ bitmediği gibi her geçen gün de daha artar..
Bu durumda biz ne yaparız?
 H,ç bir şey olmamış gibi kendi kendimize kuru gürültü koparmaya devam ederiz.. ( o kadar...)
Ve koparılan bu kuru gürültülerde, bir süre sonra bir balon gibi söneceğini bile bile..
Peki neden diye hiç sorduk mu, kendimize?

Neyse konuyu uzatmayalım, yıllar önce ulusal basında çıkan habere gelelim:
 Ve yine bir çoğumuz haberi okuduğunda haberde konu edilen olay üzerinde günlerce analizler yapmıştık.. 
...
Hoş, birçoğunuz, biz sabah ne yediğimizi bile hatırlamazken, yıllar önce okuduğumuz haberi mi hatırlayacağız diye söyleneceksiniz, biliyorum. 

Yine de birçoğunuzun dikkatini çektiğini düşünerek, olayı kısaca hatırlatalım:
Haberde; Almanya'yı yıllarca yöneten Helmut Kol'un başbakanlığı döneminde partisine yapılan yüklü bir bağış nedeniyle hayli sıkıntılı olduğu ve bu nedenle de partisinin başından istifa etmek zorunda kaldığı belirtiliyordu. 
Hatırlamışsanız doğal olarak içinizden, 'Şimdi bu istifa olayı da nerden çıktı!' ya da 'Bize ne Almanya'nın Başbakanı'nın partisinden istifa etmesi' diye geçirmiş, hatta bunun bizim ülkemizle ne ilgisi var diye düşünmüşünüzdür.. 
İlk bakışta hiç ilgisi yok gibi gözüküyor.
Ama biraz olaya siyaset kültürü açısından bakarsak, bal gibi ilgisi olduğunu görürüz. 

Elin siyasetçisi, partisine yapılan bağış nedeniyle seçmeninin iradesine haksızlık yaptığını düşünüp, bulunduğu makamı boşaltıyor.. 
Kimilerince, bu tavrı çok çocuksu bulunabilir.
Oysa böyle bir girişimde bulunmaz, yani istifa etmezse, parti tabanında büyük tepki toplayacağını bildiği için zaman geçirmeden gereğini yerine getiriyor. 

Siyasette, bildiğim bildik, çaldığım düdük gibi bir anlayışa yer olmadığını çok iyi bilen Alman siyasetçi, herhangi bir yanlışında bir dakika bile yerinde kalmayı aklının ucundan bile geçir(e)mez.
Çünkü her şeyden önce Alman toplumunun duyarsız kalmayacağını biliyor..

Ya bizde? 
Böyle bir olay olsa (hoş.. bir çok örnekleri mevcut) ne olur?
Koskoca bir hiç.
Çünkü biz toplum olarak çok duyarsızız duyarsız! 
Hal böyle olunca da, yanlış yapan siyasetçinin partisinin tabanında veya toplum nezdinde yıldızı daha da parlıyor... 
Hatta isminden iş bilen olarak söz edilir. 
Hal böyle olunca da, hiç kimsenin siyasetçiyi yerinden oynatmaya gücü yetmez. Çünkü tabanı bile onu desteklemekte, toplum ise sessiz kaldığı için, yerinde gitmeyi aklının ucundan bile geçirmez. 
Oysa, elin gavuru diye baktığımız Almanya'da ise, siyasetçi yanlış yaptığının farkına vardığında, seçmeninin iradesi dışında yaptığı bir icraat sonucu, istifa gibi bir mekanizmayı zaman geçirmeden işletmektedir.. 
Orada bunlar olurken, bizde ise siyasiler -bırakın öyle bağış işini filan-, yaptıklarıyla tüm toplumun çıkarına ters bir davranış içersine girseler bile, yerini bırakmayı yani istifa mekanizmasını işletmeyi akıllarının ucundan bile geçirmezler? 
Hele de 'bir kereden bi şey olmaz' diye demeç verenler, bir kerecik olsun istifayı akıllarının ucuna biel getirmezler!
Neden?
Çünkü bilirler ki karşılarında koskoca duyarsız bir toplum var!
Ne yaparlarsa yapsınlar, hiç gıkını çıkarmayan bir toplum var!
Hal böyle olunca, 'bir kerecikten bir şey olmaz' diyen de koltuğunda oturmata devam eder..
Yanalım da viz..kendi duyarsızlığımıza yanalım!

Ne dersiniz?


1152 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

DEĞİŞİME DİRENEN(LER) HEP KAYBEDER! - 13/06/2017
Sizce değişim nedir? Değişim denilince, aklınıza bulunduğunuz durumdan farklı bir konuma yönelmek mi , yoksa başka bir deyimle 360 derece değişmek mi gelir.
TÜRKİYE'DE AYDIN OLMAK ve UĞUR MUMCU - 22/01/2017
Türkiye’de aydın olmak, hele de yazar olmak.. Daha doğrusu düşünüyor olmak çok zor ve tehlikelidir.. Hele de son günlerde nasıl zor olduğu daha net görüldü..
‘NESLİ TÜKENMİŞ KELAYNAK KUŞLARI’ GİBİYİZ! - 08/01/2017
Hasbelkader yerel ölçekte yazmaya çalışan bizim gibi yazar taifesi (onca yazarın çizerin bol olduğu bir kentte bizi de yazar takımına dahil ederlerse) olarak, doluya boşa yazarız.
YİNE FACİA..YİNE ACI VE GÖZYAŞI! - 01/12/2016
Hani bizim camiada yazı karalayanlar arasında bir genel anlayış vardır:
‘SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK’ DEĞİLİZ, HİÇ BİRİMİZ! - 17/11/2016
Sizce, insan kendi kendini aldatabilir mi? Zaman zaman kendi iç dünyamda bir yolculuğa çıkar, adeta kendimi bir savcı titizliğiyle sorgulamaya, yargılamaya çalışır ve kendime hep bu soruyu sorarım.
HAYATIMIZ OLDU TELE-VOLE! - 16/11/2016
Son yıllarda özellikle de özel televizyonların hayatımıza girmesiyle birlikte adeta ‘televole toplumu’ olduğumuz gerçeğini görmezden gelemeyiz.
SAHİ, HAYATIN RENGİ VAR MIDIR? - 15/11/2016
Neyse konuyu iyice dağıtmadan, saadete yani asıl konumuza gelelim. Biliyorum, havaların hayli soğuyacağı ve giderek de çekilmez bir hal alan şu günlerde böyle sıkıcı konular da çekilmez ya!..
36 YILDÖNÜMÜNDE BİR '12 EYLÜL' ANISI... - 12/09/2016
36 YILDÖNÜMÜNDE BİR 12 EYLÜL ANISI... Bugün 12 Eylül.. Binlerce yurdum insanının zindanlara doldurulduğu, onlarca hatta yüzlerce insanımızın işkencelerle öldürüldüğü, henüz 17 yaşında olan Erdal Eren’in yaşı büyütülerek darağacına çekildiği,...
ORTADOĞU'DA KUYUYA TAŞI KİM ATMIŞTI? - 10/07/2016
Son günlerde sınır komşumuz, (hoş, iktidarın dış politikası sonucu ortada komşumuz diyebileceğimiz bir ülkede kalmadı ya) Suriye ve Irak’taki sıcak gelişmeler nedeniyle hızla büyük bir karamsarlık dehlizine doğru sürüklendik/sürükleniyoruz.
 Devamı

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI