• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com
Müslim TUNABOYLU
bsgmedya@hotmail.com
KÖY ENSTİTÜLERİ
15/08/2016
Müslüm Tunaboylu Yazıları/2

Adından da anlaşılacağı gibi Köy Enstitüleri köyler için kurulmuş bir eğitim kurumudur. Burada yalnız köy çocukları eğitim ve öğretim görecek sonra da köyüne dönerek kendisine verilen bilgi ve beceriler doğrultusunda çalışmalar yapacaktır. Köy Enstitüleri duyulan bir zorunluluk sonucudur ki ülkenin 21 yerleşim biriminde kurulmuştur. Bu eğitim yuvalarına ilkokuldan mezun olan bozkırın çocukları alınmaktadır.İlk yıllar bu uygulama yapılırken,her nedense birkaç yıl sonra uygulama sistemi değiştirilmeye başlanmıştır.Yalnız köy ilkokulundan mezun olan çocukların bu okullara gittiğini gören bazı açıkgözler kentsel alandan kırsal alana bir yıllığına  taşınarak köy çocuklarının kontenjanını daraltmak istemişlerdir..Bu girişim giderek daha da değiştirilerek ilkokuldan mezun olan çocukların bu okullarda okutulmasına başlanmıştır.
 Bir zorunluluk sonucu   Köy Enstitülerinin kurulması ile ülkenin dört bir yanında okuma-yazma olayları arzulanandan daha çabuk gelişmiş, Anadolu insanı okuyup yazmaya başlamıştır. Kısaca bozkırdaki aile oğlundan gelen mektubu köy kâtibinin köye gelmesini beklemekten kurtarılmıştır. Ama ne yazık ki bugün bile ülkede okuma yazma bilmeyen binlerce insan bulunmaktadır. Bazı eğitim kurumlarının  okuma-yazma kursları açtığına tanık olunmaktadır.                                                                                                                                                                                                      
Köy Enstitüleri’nde köy çocuklarının günlük hareketlerini bir değerlendirmeye tabi tutarsak, okulda her türlü işçilik bulunmakta, öğrenciler becerilerine göre bu iş dallarına ayrılarak eğitim görmeleri sağlanmaktadır. Enstitülerde yalnız kültür dersleri değil iş eğitimine de ağırlık verilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı öncesinde askerde onbaşı ve çavuş olan  gençlerin, altı aylık bir kurstan sonra köylere eğitmen olarak gönderilmeleri ile başlayan eğitim seferberliğine l944 yılı 17 Nisan’ında TBMM de kabul edilen bir yasa ile kurulan Köy Enstitüleri damgasını vurmuştu.
İlk yıllar çadırlarda başlayan eğitim öğretim çalışmaları giderek köy çocuklarının çabaları  ile çadırlardan modern binalara taşınmasına neden olmuştur.
 Enstitülerin tarım alanlarında hemen her türlü tahıl, sebze, meyve yetiştiriliyordu. Mutfakta hep okul tarım alanlarında üretilen sebze, meyveler değerlendiriliyor, satın alma olayı çok nadir oluyordu. Enstitülerin mutfak olayında devlete herhangi bir yükü bulunmuyordu.
Öğrenciler okul tarım alanlarında yetişen sebzelerden usanmış olmalılar ki okul müdürüne olayı bir kart büyüklüğündeki kâğıda yazılan: ÖĞLE KABAK AKŞAM KABAK MÜDÜR BEY BUNUN BİR ÇARESİNE BAK” sözleri dikkatini çekmiş olacak ki bir sabah toplantısında  okul müdürü :
-Çocuklar bir savaşın ortasındayız. Elimizdeki olanakları kullanarak devlete fazla yük olmaktan kurtuluyoruz. Ama ben size bir söz vereyim.  Bundan böyle günde iki kez değil bir kez kabak yemeği yiyeceksiniz. Öğrenci topluluğu ile müdürde söylediklerine gülmüştü.
Bunları neden aktardığımı bende pek anlayamıyorum. Ancak bir şey hiç aklımdan çıkmıyor. O kadar sıkıntıların karşısında kalmamıza rağmen idareye ya da yönetime karşı her hangi bir yıpratıcı, incitici, zorlayıcı davranışta bulunulmamıştır. Okul idaresi ile öğrenciler arasında öğle bir bağ vardı ki bu bağı koparacak yeni bir güç oluşturulmamış, yada oluşturulamamıştır. Köy Enstitülerinde görev almış yöneticiden tutunda en alt kademedeki uzmanlara kadar unutulmaz bir eğitim ve öğretim kadrosu kurulmuştur. Bu kadroların kuruluşunda İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne getirilen İsmail Hakkı Tonguç’un imzasını görürüz.  Köy Enstitüleri’nin genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilke ve devrimlerinin Ankara’dan Anadolu Bozkırına dek uzanmasında unutulmayan katkılarda bulunmuştur. Yapılanları küçümseyen bir grup Köy Enstitülerinin kuruluşunda karşıt görüşler bulunmuş ancak bunların eğitim ve öğretimde herhangi bir etkinliği olmamıştır.
Köy Enstitülerinde verilen bilgi ve becerilerle köy çocukları beş yıl sonra köylerine öğretmen olarak döndüklerinde karşılaştıkları bazı idari konularda okul yönetiminden destek görmüşlerdir.
1940’lı yılların ilk yarısında ülkede meydana gelen depremlerde Köy Enstitüsü’ndeki öğrencilerden oluşturulan küçük guruplarla enstitü bölgesindeki köylerde yapı onarım ve yapımlarında görev almışlardır. Öğrenciler guruplar halinde okulun tuğla ocaklarına giderek burada toprağı tuğlaya dönüştürülüşüne dek olan evrelerinde isteyerek görev almışlardır. Tuğla ocağındaki çalışmaların o denemde ekonomiye olan katkısı unutulamaz. Köy Enstitülerinin gelişip büyümesinde tuğla ocaklarının bir damgasının bulunduğunu söylersek yanılmış olmayız
Ülkenin yirmiyi aşkın yerinde kurularak faaliyetini sürdüren Köy Enstitüleri’nin Anadolu insanının bilgi becerisinin artmasında etken olduğu bir gerçektir. Köy çocukları okullardan bozkırdaki köylere dönünce köylerin çehreleri birkaç yıl içersinde her bakımdan değişmiştir. Ne yazık ki bozkırda yeni filizlenen fidanlar çok geçmedi ki kurutulmaya başlandı.
Köy Enstitüleri’nden mezun olan köy çocuklarının bir bölümü yine okul yönetimlerince belirlenerek  Hasanoğlan Köy Enstitüsü’de kurulan Yüksek Köy Enstitüsüne aktarılarak yüksek öğrenim görmeleri sağlanmıştır. Bu öğrencilerin yazım hayatında unutulmayan eserlerini görmekteyiz. Bu yazılı eserler bundan böyle genç kuşak tarafından incelenmeli ve gereği yapılmalıdır diye düşünüyorum.
 Köy Enstitüleri bölgelerinde tarımın tüm dallarını modernleştirmede de önemli görevler üstlenmiştir. Sanatın hemen tüm dalları bu dönemde kırsal alana dek ulaştırılmıştır. Enstitüde verilen bilgi ve beceriler ile donatılan öğretmenler kırsal da etkin olmaya başlamışlar, bozkırda tarımın dışında ufak atölyelerin kurulduğunu görüyoruz.O dönemde çiftçi saban demirinin onarımı için kentsel alana taşınmaktan kurtarılmıştı.Okulların hemen bitişiğinde kurulan işliklerde öğretmenin sanat  dalına göre etkinliğini görmek mümkündü.
Eğitimin yanında öğreniminde etkin olabilmesi için Köy Enstitülerin de kütüphaneler ve kitaplıklar kurulmuş, bozkırın çocukları Dünya Klasikleri ile tanıştırılmıştır. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in  eğitim seferberliğine olan  katkısı hafızalardan silinemeyecektir. Ama ne yazıktır ki o güzelim dünya klasikleri kitaplıklardan ve kütüphanelerden alınarak katledilmişlerdir. Dünyanın çoğu ülkesinde klasik eser katliamı o günün koşulları ile kınanmıştır.
 Köy Enstitüler’inde  spor faaliyetleri hemen tüm dallarda yapılmaktaydı. Milli Bayramlarda törenlere illerde ve ilçelerde katılan enstitü öğrencilerinin etkinleri gösteriliyor, bu öğrenciler kırsal alanla kentsel alanın birbirine yaklaşımını sağlıyordu.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı törenleri için öğrenciler en azından onbeş günlük bir çalışma ile becerilerini  sergileme olanağı buluyordu.
Köy Enstitülerinde köy öğretmeni dışında köy sağlık memurları da yetiştirildi. Bu sağlık memurları faaliyetleri için görevlendirildikleri köylere giderek bizzat ilk sağlık müdahalelerini yapabiliyorlardı. Sayıları az olan sağlık memurlarının köylerdeki hizmetleri küçümsenecek cinsinden değildi. O dönemde görülen Sıtma Savaşında kırsal alanda en etkin görülen köy sağlık memurlarıydı.
Son yıllarda Köy Enstitüleri’nin adından sık, sık bahsedilmekte, bazı kamu kurum ve kuruluşlarınca düzenlenen toplantılarda bu eğitim ve öğretim yuvalarının kapatılmasının büyük bir yanılgı olduğu vurgulanmaktadır.                                                   
Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Büyük Atatürk’ün emirleri doğrultusunda köy eğitmenleri ile başlayan okuma-yazma seferberliği Köy Enstitüleri’nden mezun olan köy çocuklarının sayesinde gerçekleştirilmiştir. Türk Halkı bundan böyle Köy Enstitüleri’nin Cumhuriyetimizin gelişip güçlenmesinde ki görevini hiçbir zaman unutmayacaktır. 

Köy Enstitüleri’nin kuruluşunda ve daha sonraki dönemlerde görev alan tüm yönetici ve öğretmenleri, kuruluş yıldönümü nedeniyle bir kez daha şükranla anar saygılarımı sunarım.



834 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YENİ YILI KARŞILAMAYA HAZIRLANIRKEN/SON YAZISI - 27/12/2020
Yazarımız Müslim Tunaboylu, 2020 yılının son yazısını kaleme alırken, yaşamının son yazısını yazmış.. Özlemle anacağız
YAŞADIKÇA YAŞANANLAR: 1930’LI YILLARDAN BİR ANI… - 23/07/2017
Alışık olmadığım bir tümce ile siz okurlarıma geçmiş ile ilgili bazı olayları anımsatmak istiyorum. Beni anlayacağınızı umut ederek yaşamdan kesitleri sıralamaya başlamak istiyorum.
TEKERLEĞİN GÜCÜ VE ÖZGÜRLÜKLER - 18/10/2016
İnsanoğlunun dünyayı tanıması öyle kolay olmamıştır. Yazımın başlığında belirttiğim ‘tekerlek’ insanoğlunun en önde gelen yardımcısı olmuştur.
MÜSLÜM TUNABOYLU’NUN HATIRALARI - 25/08/2016
Müslüm Tunaboylu, 1932 yılında Bulgaristan’ın Şumnu İl’ine bağlı Yenipazar İlçesi’nin Söğütlü Köyü’nde dünyaya geldi. Babası çiftçilikle uğraşıyordu.
‘YAŞADIKÇA YAŞANANLAR’ UNUTULMAYAN GÜNLERİMİZ - 22/08/2016
Unutulmayan sayısız günlerimiz vardır. Onların bazılarını gereğince değerlendirir, geleceğe devrederiz. Ama bunun yanında bazı günleri nedense unuturuz.
'YAŞADIKÇA YAŞANANLAR' DEMİRYOLU-HAVAALANI - 22/08/2016
Avrupa'dan Anadolu'ya göç edişimizde bizi İstanbul Tuzla’dan Amasya'ya kadar taşıyan demir rayların üzerindeki güç çok ilgimizi çekmişti.
OLAYLAR VE İNSANLAR - 21/08/2016
Bugün sizinle çok değişik bir gezinti yapmak istiyorum. Okurlarımın benimle gezinti yapmalarını istemek bir bakıma uygun gözükmeyebilir.
TEKNOLOJİYE NEDEN AYAK UYDURAMIYORUZ? - 21/08/2016
Günümüzün kuşağı her nedense gelişen teknolojiye rağmen bürokrasiden vatandaşı kurtaramıyor ya da kurtarmak istemiyor. Bu sorumuza bürokrasinin her kademesinde görev alanlar yanıt verebilirler
ODUNDAN DOĞALGAZA YOLCULUK - 21/08/2016
Sizinle biraz geçmişe bir gezi yapmak istiyorum. Yaşlı kuşak eski günlerini bir kez daha anımsarken, genç kuşakta biz yaşlılara göre daha şanslıyız diyebilecekler.
 Devamı

İLAN

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER
BİR KİTAP